Selam.Bu gece içki içmedim ama düşüncelerim aynı sarhoşluğumdaki gibi bulanık nedense.Bulanık dediğim karışık aslında.Düşünceden düşünceye depar atıyorum.
Bu yazının çıkış noktasıda masamın üstünde yanyana dizdiğim kitaplara bakarken gördüğüm Stanislavski'nin Bir Aktör Hazırlanıyor kitabıdır.
O kitaba şöyle 2-3 dakika antidepresan içmiş hastalar gibi bakarken hayatımı bir sanat filmine benzettim.Hani kimsenin anlamadığı ama aslında çok derin,çok kıymetli eserler vardır ya hani.Yani sanat çevresi çok kıymetli bulur da ben hiç bir şey anlamadığım için bana bir şey ifade etmez...Yukarıdaki resim bir kaç yıl önce film konusunda tavsiyelerine çok güvendiğim bir arkadaşımın bana önerdiği Requiem For a Dream'in yönetmeni Darren Aronofsky'nin çektiği "Pi" filminden saçma salak bir sahneyi gösteriyor.Görsel bir şeyler olsun diye yükledim...
İşte bu sanat filmlerinde acaip müzikli geçişler,acaip anlık görüntüler,değişik değişik replikler ve karakterler,hiç anlayamadığımız hikayeler v.s olur ya...İşte ben de kendimde onu gördüm bu gece...Hani tiyatro sanaçtıları,aktörler,aktristler farklı farklı projelerde bambaşka karakterler ile çıkar ya karşımıza.Halbuki aynı insandır ama değildir de yani.Anladınız ne demek istediğimi.İşte ben de öyleyim sanatına yandıklarım.Kütahya'da okulda ayrı,evde ayrı karakterdeyim.Lüleburgazda evimde ayrı,babamın çalıştığı çay ocağında ayrı,arkadaşlarımın takıldığı marjinal kafelerde ayrı karakterdeyim.Köyde kahvede ayrı,seneden seneye görüştüğüm İstanbullu arkadaşlarımla takılırken ayrı,köylü arkadaşlarımla takılırken ayrı karakterdeyim.Aynı anda yaşadığım bir sürü hayat var.Şivem değişir,jestlerim,mimiklerim,tepkilerim her şeyim değişir bu farklı ortamlarda...Peki hangisi gerçek benim ? Köyde beyaz kilotla barajda yüzen Ogün mü? - ki biz barajın bir kıyısında yüzerken,10-15 metre ötede inekler aynı sudan içip aynı suya sıçıyorlardı-.Gündüzleri tarlalarda,merada inek peşinde,evde ahır işleri yapan Ogün mü ? Lüleburgaz'da mahallede arkadaşlarıyla gece zillere basıp kaçan,mahalle maçları yapan,orta okuldayken belli tiplerle sürekli kavga eden Ogün mü ?Daha bacak kadarken,yaz tatili bittiğinde köyden ayrılmamak için kümeslere saklanan Ogün mü ? Lisedeyken kendi sınıfımdaki arkadaşlarımla taklitler yapan,şarkı söyleyen ve herkes için çok farklı birisi olan...Hiphop dinleyen,kendi sözlerini yazıp arkadaşlarına okuyan Ogün mü ?Aynı mahallede oturduğu bir kıza ümitsizce aşık olduğu ve reddedildiği için daha 16 yaşında Hakan Taşıyan dinleyen Ogün mü ? Ya da aynı lisede farklı sınıfta okuyan ve gerçekten entellektüel birikimleri üst düzeylerde olan arkadaşları ile gelişen teknoloji ile birlikte değişen insan hayatını açıklamaya çalışan Ogün mü ? Basketbol oynayan mı ? Futbol oynayan mı ? Tenis oynayan mı ? Yüzen mi ? Hangisi...İstanbul'da sosyallikte tavan yapmış,mükemmel dostlar edinmiş,harika vakit geçirmiş Ogün mü yoksa Kütahya'da sınıfa girdiğinde selam verecek tek bir arkadaşı bile olmayan,kös kös oturup dersin başlamasını ve bitmesini bekleyen Ogün mü ? Hangisi gerçek benim ? Kimim oğlum ben ?
Konuştuğum hangi kelimeler benim gerçek karakterimin kelimeleri,hangi ses tonu benim ses tonum...Hangi zevkler gerçekten benim keyif aldıklarım,hangileri ortama ayak uydurmak için keyif alıyormuşum gibi yaptıklarım.
Bilmiyorum.Bunu sürekli dile getiriyordum dostlarımla konuşurken ama bu Kütahya bana pek yaramadı sanki moruk...Sevmiyorum burayı,burada geçirdiğim-öldürdüğüm-zamanı sevmiyorum.Yani diğer bulunduğum yerlerde geçirdiğim vakitlere nazaran burada daha değersiz bir vakit geçiriyorum.Öğrendiğim,yaşadığım,tecrübe ettiğim ve kendimi geliştirdiğim çok şey var bilimsel,psikolojik,sosyolojik olarak...Tanıdığım çok güzel insanlarda oldu yine..
Bu ani karakter geçişlerim beni artık ciddi anlamda rahatsız etmeye başladı.Çünkü artık sürekli bir yerde bulunamıyorum,ait olamıyorum.Ne memleketimde yeteri kadar kalabiliyorum ne de Kütahya'da kendimi evimde hissedebileceğim kadar uzun...Bayram geliyor köye gidiyorum,balıkçılık,avcılık,tarım,yerli malı yurdun malı...İstanbul'a gidiyorum,eğlence,güzel sohbetler,ne çabuk geçiyor dediğimiz zman...
Zaman geliyor 3 ay birisiyle görüşüyorsun,ona aşık oluyorsun ama o sana aşık olmuyor.Aradan bir kaç hafta geçiyor başka insanlarla tanışıyorsun,başka insanları görüyorsun,sanat filmindeki gibi kareler anlamsız bir şekilde akıyor,hikaye bir türlü bir yere bağlanamıyor.Bu filmin sonunda ne olacağını kestiremiyorsun.
Geçen yılın bunalımı eski kız arkadaşlarım idi,bu yaz Liselim ile vakit geçirdim,sanırım bu kış da bu kimlik arayışları üzerine geçicek.Okulum bitecek mi ondan bile emin değilim ama insanların bana "yeter artık bitmiyor mu bu okul" baskısı yüzünden herkese bu yıl bitecek dedim.Size ne lan.Paramı sen mi veriyon da bu kadar meraklısın okulumun bitmesine sik kafalı.Sana ne lan ne zaman askere gideceksem.Rahat bırakın lan beni ve ailemi.Size ne oğlum namaz kılıyorsam,size ne içki içiyorsam,size ne şarkı söylüyorsam,tiyatro yapıyorsam.Bunların hangisi gerçek benim ben de bilmiyorum ve baskılarınız yüzünden kendimi hiçbirisine ait hissedemiyorum.Neyim ben şimdi ? Ekonomist mi ? İnsanlar okulum bitince parayla para kaldıracağımı düşünüyorlar bazen.Hayır ben bu da değilim.Ben şu an eksiğim.Benim kendimi tam hissetmem,geleceğimi adayabileceğim birini varlığına bağlı.Hayat arkadaşı yani... Ya da tüm bu gelecek kaygılarımdan arınabileceğim deli bir paraya ihtiyacım var.O yüzden eksiğim ve kim olduğumu bilmiyorum.Eğer köyden bir iyi aile kızı alacaksam köyde büyümüş yetişmiş bir adam olarak daha da köy hayatına karışan birisi olacağım.Eğer Üniversite yıllarımdan birisi ile birlikte olacaksam,o aktif,sosyal,hareketli,her filmi izlemeye çalışan,her şey hakkında az biraz fikir sahibi olmaya çalışan,gereğinden fazla stresli bir tip olucam...Öyle ya da böyle ben birisi olucam ama şu an kimim ? Gavurun kızı ile konuşurken başkası,Liselim ile konuşurken başkası,diğerleri ile konuşurken hep başka insanlardım ben.Kimi repçi der,kimi şopar der,kimi tiyatrocu der,kimi sufi,kimi allaaan trakyalı alkoliği der...Karaktersiz birisiyim aslında şu an.Keskin çizgilerim yok.Çok az günlük prensiplerim var uygulayabildiğim.Eğer eksik olmasaydım uygulayabileceğim daha fazla prensibim var ama şu an için uygulama alanım yok.Uzun zamandır böyle bir imkanım yok.Bu sessiz ve sakin hayatımı bir bakıma seviyorum ama yazıdan da anlayacağınız üzere bazen ölümüne tiksiniyorum bu halimden.
Geçen akşam rüyamda gördüğüm kıza sardım şimdi de...Bir şey söylemişliğim bir şey konuşmuşluğum yok ama istediğim an onunla tanışabilirim.Bu ihtimal dahilinde onu biraz olsun tanımaya ve ona göre yeni bir karakter şekillendirmeye başladım ve bu kimlik bunalımı da biraz da bu yüzden geldi sanırım.Karaktersiz birisi olduğum için kimse sevmedi beni.Nefret ettiğim çok az şey vardı çünkü onların bildiği karakterimi oluştururken hep onların sevdiği işler yapan,onların konuşmaktan keyif aldığı konuşmalardan keyif alan bir maskeden yararlandım hep.Bu yüzden keskin çizgilerim yoktu ve böyle birisi sevilir ama aşık olunmaz birisiydi.Bu saatten sonra ipimle kuşağım der geçerim.Kendimi tamamlayana kadar bu karakter yaratımlarına devam edeceğim çok belli.Aslında ben hiç birinizin bildiği gibi bir adam değilim.Ben bile bilmiyorum gerçekten nasıl birisi olduğumu.
Hadi selametle.