Dün benim doğum günümdü...Çok sevdiğim dostlarım tek tek kutladılar sağ olsunlar. Onlar da iyi ki var...
Geçen yıl doğum günümde neredeydim,ne yapıyordum hatırlamıyorum...Ondan önceki yıl memleketimdeydim,ondan önceki yılı hatırlamıyorum...
Benim öyle destansı doğum günü partilerim olmamıştır çocukluğumdan beri...Bi keresinde annem komşuları davet etmişti,bir keresinde de akrabaları...Onun haricinde yanaklarımdan öperek kutladılar hep doğum günümü, hatta son yıllarda unuttukları bile oluyordu. Yani bizim ailede öyle çok önemli şeyler değildi bunlar.
Fakat diğer yılların aksine bu yıl bütün günü tek başıma oturarak geçirdim. Geçen yıl muhtemelen ev arkadaşlarım filan yanımdaydılar ama bu yıl sabah uyandım, bir kaç mesajı cevapladım,bir kaç aramayı yanıtladım...Ramazan da olduğu için günün büyük bir bölümünü yatakta sağa sola dönerek harcadım...Arkadaşlarım bir bir doğum günü mesajlarını ilettikçe mutlu olmaya başladım. O kadar hareketsizdi ki günlerim, basit ve soğuk olarak görebileceğin mesajlar benim ağzımı kulaklarıma erdirmeye başladı. Ben gülmeye başladıkça aslında günlerdir ne kadar ruhsuz olduğumun farkına vardım. Mutsuz değildim bundan önceki günlerde ama bugün öylesine mutlu oldum ki; o sıradan günler bana eziyet çekmişim gibi geldi. Pek çoğunuza göre de öyledir bu hantal yaşam...
Kütahya'ya geldiğim ilk günden beri hayatım aşağı yukarı böyleydi aslında. Her gün bir öncekinin aynısı,bir kaç istisna hariç...
Dün akşam bir kaç saatliğine bir arkadaşım misafirim oldu. Zaten hep şikayet ederdi bu hareketsiz yaşantımdan. Hiç aramıyor,hiç sormuyor muşum. Hiç bir yere çıkmıyor, evim haricinde kimseyle görüşmüyor muşum... Bu benim bir sıkıntım mı yoksa onların bir sıkıntısı mı tam çözemedim.Yani ben mi problemliyim yoksa onlarda ilgimi çeken pek bir şey olmadığı için mi onları görmek için can atmıyorum...
Bu zamana kadar genellikle girdiğim ortamlarda ilgiyi üstüne alan ve insanların yüzünde tebessüm yaratan,muhabbet çeviren,eğlendiren adam oldum. Ben böyle düşünüyorum da Kütahya haricindeki arkadaşlarıma tekrar sormak lazım. Çünkü Kütahya'da pek böyle bir adam olmadım,olasım gelmedi hiç. Belki yaşım ilerlediği için belki de bazı şeylere karşı heyecanımı kaybettiğim içindir bilemiyorum. Beni çağıran arkadaşlarımın yanlarına gittiğimde ağzımın içine bakmaları,beyan ettikleri her fikre onayımı beklemeleri filan beni pek sarmıyordu artık..Dert geliyordu bunlar bana. Tüm bu söylediklerim de genellikle okuldan arkadaşlarım için geçerlidir. Gerçi ev arkadaşlarımla bile yeri geliyordu birbirimizi yiyorduk sıkıntıdan çünkü zaman ilerledikçe hepimizin hayatı aynı hantallığa bürünmüştü. Kendimizi diğer insanlardan izole etmiştik nedense. Ev arkadaşım da benim gibi oldu kız arkadaşı mezun olup gittikten sonra. Bir yere çıkmaz,insanlarla kolay kolay görüşmez olduk. İhtiyarlar gibi birbirimize sataşıp duruyorduk bütün gün...
Tüm bu sıradanlığın üstüne bugün dostlarım tarafından hatırlanmak beni çok mutlu etti... Düşündüm, meğer eskiden ne kadar da mutluymuşum. Hala da mutluyum aslında ama insanın hayatında bazı zaman dilimleri vardır. Asla eşi benzeri yaşanmaz. O zaman diliminde doğru zamanda,doğru yerde,doğru insanlarla birliktesindir... O günlerde yaşadıklarını bir ömür büyük bir heyecanla anlatırsın etrafındakilere... Şurada oturduğumda İstanbul'la ilgili anlatacağım bir sürü şey olmasına rağmen Kütahya'dan ayrıldığımda Kütahya ile ilgili anlatabileceğim ne kadar anı olacak muamma...
Zaten Kütahya'ya gelişim büyük bir mutsuzlukla başladı...Malumunuz; yaşadığım ayrılıklar, kaybettiğim akrabalarım v.s...
Bugün neden bu kadar ruhsuz ve belki de mutsuz olduğumu düşündüm... Ya da hayatımdan çıkanların arkasından neden bu kadar kahrolduğumu....
Kahroldum çünkü çok mutluydum...
Pespembe bir mutluluk içerisindeyken birden hayatın gri ve siyah tonlarıyla tanışmak mutsuz etti beni. Beğenmedim.Hoşuma gitmedi. Sonunda vardığım noktayı hiç sevmedim. Mutsuz oldum çünkü çok mutluydum...
Bir gülüşüne günlerce mutlu olduğum insanlar artık mutlu değildi...Beni görünce gülümseyen ve beni tek mutlu eden şey olan gülümsemesi...Artık beni gördüğünde yüzü düşecekti. Belki de buruşturacaktı yüzünü. Mutsuz oldum çünkü çok mutluydum.
Bana sürprizler tertip etmeye çalışırken her şeyi birbirine karıştıran, bir türlü organizasyonu tutturamayan ama buna rağmen mutlu olabildiğim insan artık mutsuzdu.
Aldığı hediyeyi çok beğenmesem de beğenmiş gibi yaparak onun mutluluğunu görmek bile yeterliydi...Ardından sevdiğinin seni sevdiği için sana sarılması...Senin sevdiğine sarılman...Mutsuz oldum çünkü çok mutluydum amına koyim...
Birileri tarafından gerçek anlamda sevilmeyeli uzun bir zaman oldu ne yalan söyliyim... Bana zaten çok mucizevi gelmiştir aynı anda iki insanın da birbirini sevmesi... Biz alışmadık böyle şeylere hacı abi...Bizim gençliğimizde bizim sevdiklerimiz bizi hiç sevmedi...Bizi sevenleri de başkasını sevdiğimiz için biz sevmedik.Zaten bizi sevenler de çirkin gelirdi bize.Hepimiz birer Gerard Butler'ız ya hamına koyim...
Tüm bu alışılan düzenin üstüne senin sevdiğin insan,aynı zamanda,aynı anda seni seviyor. Vallahi mucizevi geldi bana hep bunlar. Bünye alışmamış hacı.
Sonra bünye bu karşılıklı sevgiye çok güzel alışıyor. Diyorum ki, şu karşımda oturan kız var ya; beni seviyor lan. Elimi filan tutuyor,yanaklarımı okşuyor,omzuma yatıyor....Sarılıyo öpüyo filan. Bayağı seviyor yani beni.
Benim ergenlikten yanlıştı ilişki anlayışım. Yanlış öğrendik biz bu mevzuları.Annelerimiz hep yanlış anlattı bize. Ben sandım ki annemle babam gibi bir kere tanıştık tamam....Evlenicez beraber ölücez...Hayat böyle değilmiş be kardeşim... Hayat unuttuklarını yada hiç tecrübe etmediklerini sana çok güzel öğretiyor,hatırlatıyor. Kendine geliyorsun. Önce öyle bir mutluluk yaşıyorsun ki bütün geçmişini hep mutlu hatırlıyorsun. Sanki hayatında hiç kötü şeyler olmamış gibi sürekli sırıtıyorsun. Sonra hayat bu alaycılığına bu umursamazlığına öyle bir tepki veriyor ki...Meğer sen hiç mutlu olmamışsın,ezelden beridir mutsuz yaşamışsın hissi çöküyor.Tabi tüm bunlardan daha beteri o yaşadığın mutlu günler artık geride kalıyor. İnsanlar yine bir araya gelse bile asla o günlerdeki kadar mutlu olmuyorsun,olamayacaksın.Çünkü hayatının sadece o dönemi için geçerliydi o destansı mutluluk...Tüm bunlar en çok sevdiğin insan tarafından sana kabul ettiriliyor üstelik... Hayat daima şarkılar söyleyip eğlenebileceğin bir yer değil maalesef...
Kahroluyorsun çünkü sen 1 hafta önce,1 ay önce,belki de bir kaç saat önce çok mutluydun amına koyim... Her şey o kadar hızlı gelişiyor ki,attığın her adım işleri daha da bok etmekten başka bir işe yaramıyor...Kaderin sana; "kabullen artık bunu" diyor...Direniyorsun ama daha da boka batıyorsun.Kahroluyorsun çünkü adım adım o mutlu günlerinden uzaklaşıyorsun. Senin mutlu olduğun,seni mutlu eden ve mutlu ettiğin insan gittikçe senden tiksinmeye başlıyor...Sana aşk ve tutku ile bakan o gözler artık acıma duygusuyla bakıyor... "Git" diyor sana...Sana günlerce "gel ne olursun" diyen, artık "git" diyor. "git ne olursun hiç bir şey düzelmeyecek" ...
Gidiyorsun. Arkanda bırakıyorsun o günleri...Giderken önüne gelen çöp kutularına tekme atıyorsun belki...Selam veren insanları göremiyorsun. Kahroluyorsun çünkü sen 1 hafta önce çok mutluydun...Kahroluyorsun çünkü hiç istemediğin bir geleceğe hazırlanıyorsun. Hazırlanmak zorundasın... Kahroluyorsun çünkü sen artık yalnızsın. Artık o mutlu günlerinde adını anmadığın o yaratıcının,Allah'ın adını bolca zikretmeye başlayacağın günler başlıyor ve tüm bunlar seni değiştiriyor. "Nasıl olsa o günlerdeki kadar mutlu olamayacağım" tarzı hastalıklı düşüncelerin seni bulunduğun odaya hapsediyor. Ne de olsa dışarıda artık enerjini tüketmeğe değer bir şeyler yok(!)... Kahroluyorsun çünkü esas mutlu etmek istediğin insanların mutlu olması senin onlardan uzak durmana bağlı...Ve seni esas kahreden; sonunda bu kadar mutsuz olduğun bir zaman diliminin hiç yaşanmamış olmasını diliyor olman. Yaşadığın mutsuzluğun, bütün o mutlu günleri unutturmuş olması... "En mutlu olduğum zamanlar" dediğin yılların hiç yaşanmamış olmasını dilemek seni kahrediyor. Beni kahretti mesela...
Neyse ki bunlar geçmişte kaldı...
Bu arada, bence de ben iyi ki doğmuşum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder