Kısa bi yazı olucak.Sıcağı sıcağına yazmak istediğim bişey var zira.
İnsanların bazı korktuğu anlar vardır.Hani başına geleceğini biliyorsun ve sürekli o an geldiğinde ben ne yapacağım diye düşünüyorsun.O kadar çok kuruyosun ki kafanda,iş çığırından çıkmış aslında...Binlerce senaryo,binlerce senaryoya karşılık binlerce çözüm yolu v.s v.s v.s...Kafanda bin tilki dönüyor...
Bak burada yazdıklarımı en kral "kişisel gelişim kitabı"nda bulamazsın söyliyim :)
Hani ben hep bas bas bağırdım ya,gavurun kızı gavurun kızııı diye diye...Ben tüm bu gaurun kızlarını çok sevdim bilirsiniz.Tabi en taze olan son gavurun kızı belki de kişisel gelişimime en büyük katkısı olan gavurun kızı,en sevdiğimdi.En taze olan dedim ya;taaaaa 2 sene olmuş amk :D Uzun soluklu ilişki arayışlarıma hız vermeliyim .
Bu yollarımızı ayırdığımız son gavurun kızının aylaar önce bir sevgilisi olduğu haberini almıştım.Yıkıcı bir an olmuştu benim için çünkü uzun zaman geçmesine rağmen,daha gidişini kabullenememiştim ki başkasına sarılmasını kabulleniyim...Çok zor 2 gece geçirdim,devamında kabulleniverdim...Bu olay gerçekleştikten sonra kafam sürekli,onları elbet bir gün elele görme korkusuna yoğunlaşmaya başladı...Sıklıkla bunu kurmuşum kafamda.Her düşündüğümde nasıl olur ne yaparım diye senaryolar üretmişim...Tabi pek çoğunuz terkeden sevgilinizin ardından 1 yıldan daha uzun bir süre her gece dua etmediğiniz,belli aralıklarla dualarınızda ağlamadığınız için bunların ne denli büyük korkular olduğunu anlamayabilirsiniz...
Bu korkumla az önce yüzleştim canına can kattıklarım...Az önce ortak bir arkadaşımız gavurun kızının ve yeni sevgilisinin,sevgili gibi olan fotoğraflarını yüklemiş....Bak ben böyle bir an yaşamadım daha önce.
Durun lan şöyle yıkıldım ayakları yapmıycam konu bambaşka bir yere gidiyo :D
Oğlum hiç tereddüt etmeden fotğraflara tıklayıverdim.Anladım çünkü fotoğrafların zamanında görmekten çok korktuğum sahnelere ait fotoğraflar olduğunu...Açtım baktım....bi 10 saniye sızı gibi bişey oldu diycem ama öyle de değildi.Acaip bişey oldu.Lan sonra içim çok fena huzurla doldu lan.Oğlum görmeyi hiç istemediğim görüntüler bunlar.Neden bana bu kadar huzur verdi lan ? Hatta sevindim.
Bi 5 dk bunun sebebini düşündüm moruk.Sonra da buldum galiba...Şimdi ben yıllardır ecel'den korka korka yaşadım.Ecel'i gözümde öyle bir büyüttüm ki...Beni şöyle mahvedecek,böyle ağzıma sıçacak diye diye...Halbuki ecel o kadar da korkulacak birşey değilmiş.
Bir de biz terkedilenler zamanla bi tribe gireriz...Naparsa yapsın o çocuk benim gibi olamaz tribi....
Yoo kardeşim fotoğraflara baktım.Gavurun kızının içten bir tebessümü vardır ben anlarım.O tebessüm o kadar hoş duruyordu ki yüzünde.Vallahi çocukla gayet mutlular yani.Şimdi çocuğa da şöyle alıcı gözüyle baktım.Benden yakışıklı amına koyim.Boylu poslu bişey.Biz acı çekmekten küçük kaldık hep abey :)
Neyse önce gavurun kızının yokluğuna alışmaya çalıştım.En zoru oydu.Sonra hayatına başkalarıyla devam etmek zorunda olduğu gerçeğini kabullenmeye çalıştım.Sonra bu gerçek ile yüzleştim.Şimdi de gözlerimle gördüm inşa ettiği mutluluğu.He bu mutluluk daim midir allah bilir.ama ben şu an müthiş bi huzura erdim hacı manav. Meğer yıllardır görmem gereken tablo buymuş.Ben de düşünüp duruyodum "istanbul'da olsaydım onları mutlaka görürdüm iyi ki burdayım" gibisinden...Sikiyim kişisel gelişim kitaplarını,sikiyim yaşam koçlarını bak ne güzel tertemiz çıktım işin içinden :)
18 Mart 2012 Pazar
11 Mart 2012 Pazar
Kibir
Her ne kadar sarhoş da olsanız,günaha batmış da olsanız insanın aklına o an işlediği günahlar haricinde geçmişinde işlediği günahlarda geliyor.Bence öyle
Hani bazı anlar vardır.Ölümüne eğlendiğiniz,diyaframdan gerçek bir kahkaha patlattığınız zamanlarda birden bi afallama yaşarsınız ve herşey rengini yitirierir.Aslında etrafınızdaki insanların aksine sizin genel anlamda daha yalnız ve daha mutsuz olduğunuz aklınıza gelir.Samimiyetsiz tebessümler eşliğinde kafalarınız bit yerlere gider.Kısacası o siktiğimin palyaço hikayesi var ya....Herkesi güldürüyormuş da bir gün birisine sormuş ben gülmek için nereye gideyim diye...Sorduğu kişi de "falanca yerde bir adam ar çok komik sen ona git" demiş.O da "o benim zaten yarraaam" demiş....
Ahanda o anı yine yaşadım bu akşam.Tarafıma yapılan övgünün haddi hesabı yok."yok şöyle komik adamsın,yok böyle kafa adamsın....." falan filan.İşte tam ölümüne eğlendiğimiz bir anda aklıma bu yazının başlığını oluşturan konu geldi.Kibir...Zamanında işlediğim ve işlerken zevk aldığım bir günah.Tabi o zamanlar yediğim bu bokun farkında değildim.Yalnız başıma kaldığımda farkettim zamanında bu günaha battığımı...
Şimdi ben önceki yazılarımda gavurun kızını itham içinde bırakmış olabilirim.Fakat terkedilme öyle tek taraflı bir olay değildir.Sen doğru düzgün bir adam olsan kimse seni kolay kolay terketmez dimi...
Tamam çok sıkıntılar çektim.Yaşadıklarımın bir kısmını hakettim belki bir kısmını haketmedim ama eğri oturalım doğru konuşalım kankasya 1. lig.Gavurun kızı beni terketmeden önce bende ölümüne bir kibire batmıştım.
Şimdi düşün bi moruk...Tamamen kendine has bir kültürü olan yurtta kalıyorsun..Bu yurtta bir kaç tane oluşum var.Kimi siyasi,kimisi sportif kimisi de kültürel oluşumlar.Bunlardan benim dahil olduğum "Tiyatro kulübü" de sanatsal-kültürel bir oluşumdu...Hani dedim ya tamamen kendine has bir kültürü var bu yurdun diye...Aynen öyle kankazar.Yaklaşık 4000 kişinin barındığı,içinde sinemasından tutun da bayan kuaförüne kadar binbir çeşit esnafında bulunduğu,kızlı-erkekli ve tamamı üniversite öğrencilerinden oluşan,ki hepsi ülkemizin önemli üniversitelerinde okuyan belli bir zekaya sahip öğrenciler,bir yurt...Müdüründen esnafına,memurundan siyasi teşkilatlanma başkanına kadar herkesi tanıdığını düşün.Hatta bu popülerlik yetmemiş gidip bu yurdun ismine bir şarkı yapmışsın,namına nam katmışsın.Herkes seni konuşur olmuş...Kantine çıktığında bütün dostların seni masalarına davet eder olmuş ve masalarında oturan sizinle tanışmak için can atan diğer arkadaşlarıyla tanıştıran insanlarla karşılaştığınızı düşünün...
Tamam öyle ülke genelinde bir anınmışlığımız kabul görmüşlüğümüz yok.Fakat senin 4 yıllık üniversite hayatın boyunca yaşayacağın bir yurt var ve bu yurdun da belli başlı ortamları var....Hepsinde adın geçiyor,herkes senden bahsediyor filan...Ben hayatımda kendimi o zamanlarda hissettiğim kadar değerli hissetmemiştim.
Demiştim ya belli bazı oluşumlar var bu yurtta diye....Biz de bu yurdun sanatçılarıydık...Haftaiçi ve hafta sonu yurdun tiyatro salonunda çalışmalar yapar,çalışmalardan sonra kantine insanların arasına karışır herkesle sohbet eder,günümüzü gün ederdik.Yıl sonuna doğru oyunumuz çıkar.350 kişilik salonda tüm koltuklar dolmuş hatta bir o kadar da ayakta izleyen insanın karşısına çıkar oyununu oynarsın.Oyunun selamlama kısmında yine senin şarkın çalar.Oyun bittikten sonra yurdun yöneticileri bizzat sahnede çiçek eşliğinde tebriklerini sunar,daha sonra izleyenlerden yakın arkadaşın olanlar yanına gelir tebriklerini sunar....Günler sonra da sizi kantinde,bahçede görenler yolunuzu kesip tebriklerini sunar....
Herşey mükemmel değil mi moruk ? Herşey yerli yerinde sanki....Hayır,bi eksik daha var.Bu harika zamanların içinde mutlaka tüm bu mutluluğunu,gururunu paylaşabileceğin,sana herkesden daha yakın olan birilerinini de olması gerek.Bi yar gerek....O da vardı kankilis.O da bizim gibi yetenekli bir tiyatrocuydu...Yanyana geldiğimizde insanlar bize imrenerek bakar,sürekli bizden övgüyle söz ederdi......
Üniversite ortamı rahattır bilirsiniz.İstediğiniz an istediğiniz yere gitme lüksünüz vardır.Hele ki İstanbuldaysanız ve böylesine hoş bi ortamınız varsa bundan iyisi şam da kayısı...
Hafta sonları taksime çıkmalar,beşiktaş sahiline gitmeler,havalar güzelse gündüzleri adalara kaçmalar,vapurla boğaz turuna çıkmalar,kadıköy'e geçmeler,ortaköy'de waffle'dır kumpirdir yemeler....Sorma gitsin.
Sizi tatmin etti mi anlattıklarım bilmiyorum da benim için unutulmaz zamanlardı..O yıllar tüm bu güzellikleri paylaştığım arkadaşlarım için de öyleydi...Şimdi yanlış anlaşılmasın yukarıda anlattıklarıma yurdun en popüleri bendim,en kral esprileri ben yapardım gibisinden birşey demek istemedim.Öyle değildi yani.Sadece grubumuz nezih bir gruptu ve hemen hemen bütün yurdu tanıyan bir gruptu.O yüzden tüm yurt sakinleriyle çabucak kaynaşıp yeni arkadaşlıklar kurabiliyorduk.
Neyse şöhret meselesine çok daldın.Altan Erkekli'nin Bana bir Şeyhler Oluyor oyununda söylediği gibi "şöhret bir insan şakasıdır dedi ve çoğu zaman sonu güldürmez dedi" ya da buna benzer birşeydi...
Canım kardeşim o yıllarda daha 20-21 yaşımdayım.Görünürde bi burun kalkmışlığı göstermesem de içten içe bi kibirlenme bi böbürlenme başladı bende.Tabbi o yıllara kadar ortaokulda ve lisenin ilk yıllarında sessiz sakin ogün olarak yaşadığımı düşünürsek iyi bile dayandım bu ortamda...
Tabi bu böbürlenme diğer insanlara karşı olduğu kadar içten içe gavurun kızına karşı olmaya da başladı.Aklımın tavanını sikiyim...O yıllarda gavurun kızıyla ilişkimiz doruk noktasındaydı.Tartışmalarımız en fazla 2-3 saat sürüyor,en geç uyuyana kadar barışıyorduk.Küs uyumak yoktu bizde...Dedim ya ilişkimiz doruk noktasındaydı diye,karşılıklı söylenen güzel sözler,alınan hediyeler küçük sürprizler filan gayet güzel geçiyordu günler.Tabi ben tüm bunlarıı karşılıksız bırakmıyordum.Romantik adamım ben hacı gepetto.Anında güldürüdüm bende gavurun kızının yüzünü...
Kibir harbiden büyük günah.Zaman zaman gavurun kızı hoşluk olsun diye bana güzel sözler söylediğinde,hediyeler aldığında,romantik anlar paylaştığımızda ben inceden inceden bi göt kalkması sergilemeye başladım."Yeaaaa bu kız bensiz yapamaz bu saatten sonra amua goyüm,az trip atıyım da sadece benle uğraşsın...." gibisinden sikindirik düşüncelere daldığım zamanlar oldu...Bu kibir gel zaman git zaman tavan yapmaya başladı ama bu sırada gavurun kızı ile bu tatsız olayları yine birkaç saat içinde çözüyorduk o yüzden uzun soluklu sıkıntılar yaşamıyorduk.Bu yazıda sadece kendi yediğim bokları anlatacağım için o sıralar gavurun kızının yaptığı yanlışları es geçiyorum...
Tüm bu anlattığım güzel zamanlar 2008-2009 yılları civarı oluyor.Hala da söylerim şu ana kadar yaşadığım en güzel zamanlar o zamanlardı..
Bildiğiniz üzere 2010 yılı itibari ile ben Kütahya'ya göçtüm.Gavurun kızı ile birbirimizi çok seviyoruz,dolayısı ile bu ayrılıktan ötürü birbirimizi çok özlüyoruz...Tüm o bahsettiğim yıllarda benim hissettiğim en büyük eksiklik eğitim konusunda olan eksikliğimdi.2 yıllık okuduğum için dostlarımın bir hayli gerisindeydim.Tabi bu aramızda hiç bir engel yaratmıyordu.Fakat hissettiğim bu eksikliği 2010 yılında gidermiş olmam benim bu kibrimi 2-3 kat daha arttırdı.."Artık bende lisans öğrencisiyim,gavurun kızı artık tamamiyle bana ait,biz birbirimizi bu saatten sonra bırakmayız..." düşüncelerine dayanaraktan ben yine ara ara gavurun kızını ihmal etmeye başladım...Tamam o yıllarda gerçekten telefonumda teknik bir sıkıntı vardı,bazen mesajlar yerine ulaşmıyordu ama bazen de ben mesajlarım gitmiyor numarası çekiyordum.Neyin peşindeydim inanın hiç bilmiyorum.Kibir gözlerimi kör etmiş...
2010 yılı sömestr tatili geldiğinde,ilk olarak İstanbul'a gittim,lakin bende çok özlemiştim bizim gavurun kızını.1hafta kaldım orada.Hasret giderdik,gezdik tozduk...Son gece arkadaşımda kaldık.O sabah ben otogara gavurun kızı da yurda dönecek ama o sabah ne olduysa gavurun kızı "ne olursun 1 güncük daha kal yaaa.." diye ısrar etmeye başladı...Aslında ben de çok istiyordum ama kibir yine bunun önüne geçti ve kesin bir dil ile "ben gidicem yeaaa,evimi özledim" tribine girdim.Halbuki ailem bu konuda çok anlayışlı insanlardı,gavurun kızını en az benim kadar çok seviyorlardı ve ben onlara 1 gün daha kalıcam gavurun kızı böyle istiyor deseydim,tabi oğlum kal tabi özlemiştir seni kızcağız diyecek kadar güzel insanlardı.Ama ben ne yaptım,"hadi yavrum hadi,bak otobüsü kaçırıcam" diyerek kızı yurda doğru giden otobüse bindirdim....Ben ne bileyim bana sevgili olarak son kez sarıldığını....
Çok acı bir an moruk düşündüğün zaman.İnsanların böyle gafletleri oluyor işte.Bir ailenin büyüğü ile boktan bir sebep yüzünden tartışıyorsun sonra bir öğreniyorsun ki o büyüğün vefat etmiş.Ve sen onu son gördüğünde siz kavga ediyordunuz...Ne acı amınakoyim.
Benim de öyle oldu işte.Kızcağız hasretinden "ne olursun 1 güncük daha kal" diye sana yalvarıyor,sen evimi özledim tribindesin.Vallahi bunları aşmış bir insan olmasam yeniden kendime lanet etmeye başlıycam ama dersimi aldım..
Daha bu kadarla bitmedi tabi.Ben memlekete gittim.Gavurun kızı yine bana surat yapmadı,sadece kalsaydım daha çok vakit geçirirdik o kadar.Ben memlekette arkadaşlarımla görüşmeye başladım...Bu sırada gavurun kızı ile telefon yoluyla görüşebiliyoruz.Bir kaç gün sonra benim mesaj hakkım da bitti...Gavurun kızı yalvarıyor ne olursun kontör al bak görüşemiyoruz diye.Ama yoooook.Ben napıyorum o parayla kahveye gidip oyun oynuyorum.Yaşantıya bak amınakoyim....Tabi ben cevap veremedğim için gavurun kızı hasretini dile getirmek adına daha sık mesaj atıyor daha çok arıyor o sıralar.Ben de tripli tripli "öfffff yeaaaaaaaa bu da amma coştu haaaaaaaa" filan diyorum.
Şimdi bu tavırlarımı da yanlış anlamayın o zamanlarda bunları söylüyordum ama yine en büyük dileğim "allahım onu benden ayırma" oluyordu.Ama bu bokları da yiyordum.Yıpratıyordum kısacası ilişkiyi...Cehalet aga
Tabi bir süre sonra ben de dayanamadım gittim aldım kontör,konuşmaya başladık yine doya doya,onun sınavları bitti memleketine gitti benim de tatilim bitti Kütahya'ya dönücem...
Kütahya'ya döndüm.Gavurun kızı ailesiyle birlikte olduğu için genellikle geceleri görüşüyorduk.O yüzden gündüzleri başka uğraşlar buldum kendime ve eski günlerde olduğu gibi bir kaç şarkı yazdım...Yine kibirim tavan.
Şarkıyı paylaşıcam ki siz de dinleyin.Öyle kendini bilmeden büyük konuşmanın cezasını da alın görün okuyun.
Şarkı aşağıdaki mysapce linkinde.Gelen pencerede playlistte "mahşer" isminde bir şarkı var.2.sırada...Şarkı o.
http://www.myspace.com/mihrapsentezz
Şarkı,bu dünyanın geçiciliğinden,öbür dünyanın sonsuzluğu üzerine kurulmuş,insanların olmadık şeyleri dert edinmesini eleştiren bir şarkı...Tabi o yıllar benim hayatımda herşey yolunda olduğu için böyle iddialı büyük sözler yazabiliyorum.Cehalet işte....
O sözlerin şu an içinde bulunduğum durum ile en çok alakalı olan,daha doğrusu benim inandığım ilahi adalet sisteminin beni böylesine bir yalnızlıkla cezalandırmasına sebep olan sözü de yazıyım.30.saniyede geçiyor sözler...
....Alnın secdeye değdi mi hiç ? Ruhun Huzura Erdi mi?
Terkeden Sevgilin,en büyük derdin mi?...
Özgüveni,kibiri görüyon mu panpringles...Ben bu şarkıyı yazdım,kaydettim,insanlara ulaştırdım.Üstünden 1 ay geçmeden gavurun kızı ile aramız bozuldu...Terketmek üzere olan sevgilim artık en büyük derdim olmuştu.Okula gitmez olmuştum.Zamanında attığı mesaja offlayan püffleyen ben artık mesaj atsın diye yalvarır oldum...Kibirinden götü metrelerce havaya kalkmış olan ben gözleri dolan,güçsüz bir adam olup çıkıverdim.Hepsini geçtim aramızın açıldığı ilk zamanlarda gavurun kızı bunları yüzyüze konuşalım diye beni yine ısrarla İstanbula çağırdı,paran yoksa ben yollıycam krediler yattı filan dedi.İlk zamanlar kibirli kibirli "konuşacak birşey yok" filan dedim.Bunun üstüne de kız beni terketti...Terketmesi değil de bugün baktığımda beni en çok üzen,onunla aramız açıldığında ben 5 vakit namaza başladım...Yukarıda yazdığım sözlerin üstünden 1 ay geçmedi daha.Benim hayatımdaki değişikliklere bak.Terkeden sevgilim en büyük derdim oldu ve ben bu derdimin giderilmesi için alnımı secdeye dayar oldum....Adaletine kurban olduğum allahım ilahi adaletin ne güzel işliyor...
Tek kelime yalanım yok yazdıklarımda.Tüm bunların başıma gelmesindeki en büyük sebep kibirimdi.Kimse de bilmez bu yazdıklarımı.Beni öyle kibirli birisi olarak da bilmezler fazla.Ben de genelde öyle davranmam ama içten içe bir kibir varmış işte o yıllarda.Belli bir zaman geçtikten sonra anlıyor insan....Keşke o zamanlar tüm bunların farkına varabilmiş olsaydım da "1 güncük" daha kalsaydım İstanbul'da ya da gitseydim yanına da yüzyüze konuşsaydık bunları.O şu an başka bir erkeğin elini tutuyor olmaz,ben de bunları yazıyor olmazdım belkide...Hep tecrübe bunlar işte.Daha da yapmam böyle şeyler.İnsan böyle böyle öğreniyo kankaydet...Se7en'daki katil bilseydi bunları kibir yüzünden beni öldürürdü.Kibir beni sikti attı,siz bari ders alın.Hadi iyi geceler.
Hafta sonları taksime çıkmalar,beşiktaş sahiline gitmeler,havalar güzelse gündüzleri adalara kaçmalar,vapurla boğaz turuna çıkmalar,kadıköy'e geçmeler,ortaköy'de waffle'dır kumpirdir yemeler....Sorma gitsin.
Sizi tatmin etti mi anlattıklarım bilmiyorum da benim için unutulmaz zamanlardı..O yıllar tüm bu güzellikleri paylaştığım arkadaşlarım için de öyleydi...Şimdi yanlış anlaşılmasın yukarıda anlattıklarıma yurdun en popüleri bendim,en kral esprileri ben yapardım gibisinden birşey demek istemedim.Öyle değildi yani.Sadece grubumuz nezih bir gruptu ve hemen hemen bütün yurdu tanıyan bir gruptu.O yüzden tüm yurt sakinleriyle çabucak kaynaşıp yeni arkadaşlıklar kurabiliyorduk.
Neyse şöhret meselesine çok daldın.Altan Erkekli'nin Bana bir Şeyhler Oluyor oyununda söylediği gibi "şöhret bir insan şakasıdır dedi ve çoğu zaman sonu güldürmez dedi" ya da buna benzer birşeydi...
Canım kardeşim o yıllarda daha 20-21 yaşımdayım.Görünürde bi burun kalkmışlığı göstermesem de içten içe bi kibirlenme bi böbürlenme başladı bende.Tabbi o yıllara kadar ortaokulda ve lisenin ilk yıllarında sessiz sakin ogün olarak yaşadığımı düşünürsek iyi bile dayandım bu ortamda...
Tabi bu böbürlenme diğer insanlara karşı olduğu kadar içten içe gavurun kızına karşı olmaya da başladı.Aklımın tavanını sikiyim...O yıllarda gavurun kızıyla ilişkimiz doruk noktasındaydı.Tartışmalarımız en fazla 2-3 saat sürüyor,en geç uyuyana kadar barışıyorduk.Küs uyumak yoktu bizde...Dedim ya ilişkimiz doruk noktasındaydı diye,karşılıklı söylenen güzel sözler,alınan hediyeler küçük sürprizler filan gayet güzel geçiyordu günler.Tabi ben tüm bunlarıı karşılıksız bırakmıyordum.Romantik adamım ben hacı gepetto.Anında güldürüdüm bende gavurun kızının yüzünü...
Kibir harbiden büyük günah.Zaman zaman gavurun kızı hoşluk olsun diye bana güzel sözler söylediğinde,hediyeler aldığında,romantik anlar paylaştığımızda ben inceden inceden bi göt kalkması sergilemeye başladım."Yeaaaa bu kız bensiz yapamaz bu saatten sonra amua goyüm,az trip atıyım da sadece benle uğraşsın...." gibisinden sikindirik düşüncelere daldığım zamanlar oldu...Bu kibir gel zaman git zaman tavan yapmaya başladı ama bu sırada gavurun kızı ile bu tatsız olayları yine birkaç saat içinde çözüyorduk o yüzden uzun soluklu sıkıntılar yaşamıyorduk.Bu yazıda sadece kendi yediğim bokları anlatacağım için o sıralar gavurun kızının yaptığı yanlışları es geçiyorum...
Tüm bu anlattığım güzel zamanlar 2008-2009 yılları civarı oluyor.Hala da söylerim şu ana kadar yaşadığım en güzel zamanlar o zamanlardı..
Bildiğiniz üzere 2010 yılı itibari ile ben Kütahya'ya göçtüm.Gavurun kızı ile birbirimizi çok seviyoruz,dolayısı ile bu ayrılıktan ötürü birbirimizi çok özlüyoruz...Tüm o bahsettiğim yıllarda benim hissettiğim en büyük eksiklik eğitim konusunda olan eksikliğimdi.2 yıllık okuduğum için dostlarımın bir hayli gerisindeydim.Tabi bu aramızda hiç bir engel yaratmıyordu.Fakat hissettiğim bu eksikliği 2010 yılında gidermiş olmam benim bu kibrimi 2-3 kat daha arttırdı.."Artık bende lisans öğrencisiyim,gavurun kızı artık tamamiyle bana ait,biz birbirimizi bu saatten sonra bırakmayız..." düşüncelerine dayanaraktan ben yine ara ara gavurun kızını ihmal etmeye başladım...Tamam o yıllarda gerçekten telefonumda teknik bir sıkıntı vardı,bazen mesajlar yerine ulaşmıyordu ama bazen de ben mesajlarım gitmiyor numarası çekiyordum.Neyin peşindeydim inanın hiç bilmiyorum.Kibir gözlerimi kör etmiş...
2010 yılı sömestr tatili geldiğinde,ilk olarak İstanbul'a gittim,lakin bende çok özlemiştim bizim gavurun kızını.1hafta kaldım orada.Hasret giderdik,gezdik tozduk...Son gece arkadaşımda kaldık.O sabah ben otogara gavurun kızı da yurda dönecek ama o sabah ne olduysa gavurun kızı "ne olursun 1 güncük daha kal yaaa.." diye ısrar etmeye başladı...Aslında ben de çok istiyordum ama kibir yine bunun önüne geçti ve kesin bir dil ile "ben gidicem yeaaa,evimi özledim" tribine girdim.Halbuki ailem bu konuda çok anlayışlı insanlardı,gavurun kızını en az benim kadar çok seviyorlardı ve ben onlara 1 gün daha kalıcam gavurun kızı böyle istiyor deseydim,tabi oğlum kal tabi özlemiştir seni kızcağız diyecek kadar güzel insanlardı.Ama ben ne yaptım,"hadi yavrum hadi,bak otobüsü kaçırıcam" diyerek kızı yurda doğru giden otobüse bindirdim....Ben ne bileyim bana sevgili olarak son kez sarıldığını....
Çok acı bir an moruk düşündüğün zaman.İnsanların böyle gafletleri oluyor işte.Bir ailenin büyüğü ile boktan bir sebep yüzünden tartışıyorsun sonra bir öğreniyorsun ki o büyüğün vefat etmiş.Ve sen onu son gördüğünde siz kavga ediyordunuz...Ne acı amınakoyim.
Benim de öyle oldu işte.Kızcağız hasretinden "ne olursun 1 güncük daha kal" diye sana yalvarıyor,sen evimi özledim tribindesin.Vallahi bunları aşmış bir insan olmasam yeniden kendime lanet etmeye başlıycam ama dersimi aldım..
Daha bu kadarla bitmedi tabi.Ben memlekete gittim.Gavurun kızı yine bana surat yapmadı,sadece kalsaydım daha çok vakit geçirirdik o kadar.Ben memlekette arkadaşlarımla görüşmeye başladım...Bu sırada gavurun kızı ile telefon yoluyla görüşebiliyoruz.Bir kaç gün sonra benim mesaj hakkım da bitti...Gavurun kızı yalvarıyor ne olursun kontör al bak görüşemiyoruz diye.Ama yoooook.Ben napıyorum o parayla kahveye gidip oyun oynuyorum.Yaşantıya bak amınakoyim....Tabi ben cevap veremedğim için gavurun kızı hasretini dile getirmek adına daha sık mesaj atıyor daha çok arıyor o sıralar.Ben de tripli tripli "öfffff yeaaaaaaaa bu da amma coştu haaaaaaaa" filan diyorum.
Şimdi bu tavırlarımı da yanlış anlamayın o zamanlarda bunları söylüyordum ama yine en büyük dileğim "allahım onu benden ayırma" oluyordu.Ama bu bokları da yiyordum.Yıpratıyordum kısacası ilişkiyi...Cehalet aga
Tabi bir süre sonra ben de dayanamadım gittim aldım kontör,konuşmaya başladık yine doya doya,onun sınavları bitti memleketine gitti benim de tatilim bitti Kütahya'ya dönücem...
Kütahya'ya döndüm.Gavurun kızı ailesiyle birlikte olduğu için genellikle geceleri görüşüyorduk.O yüzden gündüzleri başka uğraşlar buldum kendime ve eski günlerde olduğu gibi bir kaç şarkı yazdım...Yine kibirim tavan.
Şarkıyı paylaşıcam ki siz de dinleyin.Öyle kendini bilmeden büyük konuşmanın cezasını da alın görün okuyun.
Şarkı aşağıdaki mysapce linkinde.Gelen pencerede playlistte "mahşer" isminde bir şarkı var.2.sırada...Şarkı o.
http://www.myspace.com/mihrapsentezz
Şarkı,bu dünyanın geçiciliğinden,öbür dünyanın sonsuzluğu üzerine kurulmuş,insanların olmadık şeyleri dert edinmesini eleştiren bir şarkı...Tabi o yıllar benim hayatımda herşey yolunda olduğu için böyle iddialı büyük sözler yazabiliyorum.Cehalet işte....
O sözlerin şu an içinde bulunduğum durum ile en çok alakalı olan,daha doğrusu benim inandığım ilahi adalet sisteminin beni böylesine bir yalnızlıkla cezalandırmasına sebep olan sözü de yazıyım.30.saniyede geçiyor sözler...
....Alnın secdeye değdi mi hiç ? Ruhun Huzura Erdi mi?
Terkeden Sevgilin,en büyük derdin mi?...
Özgüveni,kibiri görüyon mu panpringles...Ben bu şarkıyı yazdım,kaydettim,insanlara ulaştırdım.Üstünden 1 ay geçmeden gavurun kızı ile aramız bozuldu...Terketmek üzere olan sevgilim artık en büyük derdim olmuştu.Okula gitmez olmuştum.Zamanında attığı mesaja offlayan püffleyen ben artık mesaj atsın diye yalvarır oldum...Kibirinden götü metrelerce havaya kalkmış olan ben gözleri dolan,güçsüz bir adam olup çıkıverdim.Hepsini geçtim aramızın açıldığı ilk zamanlarda gavurun kızı bunları yüzyüze konuşalım diye beni yine ısrarla İstanbula çağırdı,paran yoksa ben yollıycam krediler yattı filan dedi.İlk zamanlar kibirli kibirli "konuşacak birşey yok" filan dedim.Bunun üstüne de kız beni terketti...Terketmesi değil de bugün baktığımda beni en çok üzen,onunla aramız açıldığında ben 5 vakit namaza başladım...Yukarıda yazdığım sözlerin üstünden 1 ay geçmedi daha.Benim hayatımdaki değişikliklere bak.Terkeden sevgilim en büyük derdim oldu ve ben bu derdimin giderilmesi için alnımı secdeye dayar oldum....Adaletine kurban olduğum allahım ilahi adaletin ne güzel işliyor...
Tek kelime yalanım yok yazdıklarımda.Tüm bunların başıma gelmesindeki en büyük sebep kibirimdi.Kimse de bilmez bu yazdıklarımı.Beni öyle kibirli birisi olarak da bilmezler fazla.Ben de genelde öyle davranmam ama içten içe bir kibir varmış işte o yıllarda.Belli bir zaman geçtikten sonra anlıyor insan....Keşke o zamanlar tüm bunların farkına varabilmiş olsaydım da "1 güncük" daha kalsaydım İstanbul'da ya da gitseydim yanına da yüzyüze konuşsaydık bunları.O şu an başka bir erkeğin elini tutuyor olmaz,ben de bunları yazıyor olmazdım belkide...Hep tecrübe bunlar işte.Daha da yapmam böyle şeyler.İnsan böyle böyle öğreniyo kankaydet...Se7en'daki katil bilseydi bunları kibir yüzünden beni öldürürdü.Kibir beni sikti attı,siz bari ders alın.Hadi iyi geceler.
7 Mart 2012 Çarşamba
Şinitzel
Şimdi ziyaretten ziyarete fark var.Çok samimi olduğun ama uzunca bir süre görüşemediğin bir dostun vardır.Onun yanına gidersin ve hasret giderirsin.Niğde'ye bu amaç ile gitmiştim.Yani öyle çok anlatılacak bi bok değil :)
Gelgelelim Ankara ziyaretim biraz enteresan idi...Şimdi bazı arkadaşlarınız vardır,uzun bir süredir hayatınızdadır ama ne adam akıllı görüşmüşsünüzdür ne de konuşmuşsunuzdur.Yıllar önce ortak bir mekanda,platformda bulunmuşsunuzdur o kadar.Sonra aradan yıllar geçer ve siz o insanlarla şans eseri sohbet etme fırsatı bulursunuz.Aslında şans eseri değil her zaman o imkanınız var ama bi akşam denk gelmiştir öyle.
Önceki yazılarımda size birisinden bahsetmiştim...En Sevdiği Renk Mor Olan Kadın....Hah işte Ankara'da onunla buluştum ben.O kadar gittim oraya görüşmemek olmazdı.Şimdi bu ziyaretin detaylarına geçicem.
Ankara'ya sabaha karşı varmıştım.Teyzemin kızı ile buluştum ve onun evine gittik.O sırada ben En Sevdiği Renk Mor Olan Kadın ile sürekli irtibat halindeyim.Nasıl yapıcaz nerede buluşucaz v.s...Ben ankaraya indiğimi haber eden mesajı ona yolladım."Ne zaman buluşalım" dedim.Tabi bunu dedikten sonra inşallah akşam buluşuruz diye dua da ediyorum içimden.Yol yorgunuyum ulan...Akşam buluşalım dedi...Akşam biraz gecikmeli olarak sanırım saat 7 gibi beni o kızılayın orada bi park var,Güvenpark sanırım,oradan aldı beni.Tabi ben bununla teke tek görüşücem sanıyodum da arkadaşı ile gelmiş.İkiye tek kaldım dayı...
İlk kontakt anında En Sevdiği Renk Mor Olan Kadın'a sarıldım samimi bir şekilde.Arkadaşının ise sadece elini sıktım ki bunu genelde yaparım.Samimiyete göre temas hacı mücahit.
Karnım aç olduğu için beni kendilerinin sürekli gittikleri bir mekana götürdüler.İsmi de çok manidar;"Beyoğlu"...
Açık konuşayım mekana ilk girdiğimde Kızılay'ın ahırı bura herhalde dedim.Duman altı bir mekan.Zaten bayağı da bi arkalardaydı,ara sokaklardaydı...Yemeğe buraya geliyolarsa içmeye nereye gidiyor acaba bunlar diye de içimden geçirdim :)...
Şimdi gençler,sonradan samimi olduğun ama yeni görüşme imkanı bulabildiğin...Bu samimiyet sürecinde de bazı fırtınalı duygulara kapıldığın insanla ilk görüşmende yemek yiyeceksen biraz kendine çeki düzen vermen lazım.Evde çubuk makarnaya kepçe kepçe abanmaya benzemez bu işler.Ağzın burnun ketçap mayonez...Üstelik sadece ben yemek yiyecektim.Hanımlar tokmuş...Menü'ye baktım öyle cins cins ismi olan yemeklerin bulunduğu bir menü değildi.Bir nebze rahatladım.Bi 5 dk kadar düşündükten sonra Şinitzel istedim...Siparişler gelene kadar da sinemadır,müziktir,mazidir yardırdık sohbet ediyoruz.Tabi onlar yakın arkadaş olduğu için bazen kendi aralarında sohbete dalıyolar ben sığır gibi kalıyorum...Neyse yemek geldi,hanımların da içecekleri geldi...
Sağ elime bıçağı,sol elime çatalı aldım.Şinitzeli çatalımla sabitleyip,bıçak yardımıyla kesmeye başladım.Ne çok küçük,ne çok büyük bir parça kestim ve çatalımı batırdım...İşte o an son zamanlarda çektiğim en sikik acıyı çektim.Ulan aklını beynini siktiğimin sığırı,önce bi kontrol et dimi sıcak mı soğuk mu,sıcaksa çok mu sıcak orta derecede mi....Mübarek aşçıda ne biçim pişirmişse şinitzel alev alev yanıyor arkadaş....Karşımda birbirinden güzel 2 hoş bayan var.Üstelik birisiyle çok daha yakınız.Öyle ağzımdaki alev topunu tabağa çıkarıp,ağzımı da ayırıp "haaaaaaaaaaaaaaaa yandım hamua goyüm" diye bağırmak olmaz...Yemin ediyorum şinitzeli çiğnerken gözlerimden yaş geldi kankakaleyte.Bi hayal et o sahneyi :(
Amk kola istemiştim getirmeyi unuttu sığırlar.Soğuk bişey de yok abanayım.Bi tabakta bi kaç parça salata mı turşu mu ne vardı.Onlara abandım ama ne çare.Ölüyorum amk....
Neyse panpa bu ilk şok'u çok sıkıntılı bir şekilde atlattım.Tabi o şinitzel benim ağzımın her yerini yaktı,yaktığı yerler kabardı...Ben yavaş yavaş yemeğimi yemeğe hiç birşey belli etmemeye gayret ederek sessizce devam ettim.Şinitzel'de mübarek alev topu hiç soğumuyor.Hafiften üflüyorum filan ama yine de sıcak geliyor ağzıma...E karnım da aç.Yemiycem diyemiyorum....Böyle ikilemler içinde ben yuttum o 2 baba parça şinitzeli.Fakat azı dişlerimin eti kabardı hep...O hissi biliyo musunuz bilmiyorum da,çok fena bi his o hacı bakkal.Böyle dilini orada gezdirirsin de yarayı farkedersin ya...Yaktın beni şinitzel.Bir de oturduğum masa dar,hemen sol yanım duvar.Ben böyle çatalı bıçağı elime alınca tam sığamıyorum masaya o yüzden çatalı bıçağı biraz biçimsiz tutuyordum.Allah bilir içlerinden "Iyyyy öküz bıçağı ilk burada gördü herhalde" filan da demişlerdir :) Şaka şaka dememişlerdir demişlerse de aşk olsun.2 Üniversite bitirdim ben.Saksı değilim...
Yemekten sonra çay çorba bişeyler içtim işte can havliyle.Ağzım o kadar acıyor ki neden bu kadar aç bi insan olduğum için kendime lanet ediyorum içten içe.Tabi bunları yaparken de uzaklara dalmışım havasında takılıyorum.Hanımlar da bu normalde pek bi konuşkandı buraya gelince sustu diye geçirmişlerdir içinden...Daha bu ziyaretin kritiğini yapamadığımız için onlar böyle birşeyi farkettiler mi farketmediler mi bilmiyorum.Halbuki konuşacağım ve anlatacağım çok şey vardı.Bana kalırsa biraz havada kaldı sohbet.Havadan sudan ilerledi hep.
Biz orada sanırım 2-3 saati devirdik.En Sevdiği Renk Mor Olan Kadın'ın arkadaşıyla da iyi anlaştık gibime geliyor.Bayağı sohbet ettik ben ağzımın acısını çekmek için sustuğum anların dışında...Vakit tamam artık.Kalkma vakti.Eşyalarımızı topladık,beni aldıkları güvenpark'ın oraya geri yola koyulduk.Vedalaşırken En Sevdiği Renk Mor Olan Kadın'a tekrar sarıldım.Daha sorna arkadaşına da sarıldım.Zira o da samimi bi arkadaşım gibiydi artık.Çok zor anlarımı paylaştım onlarla...Ben minibüse onlar metro'ya doğru yola koyuldular.Bu ziyarette şinitzel kadar pişman olduğum bir diğer konu ise fotoğraf makinemimizin olmayışıydı.Bu gecenin bi fotoğrafı olaydı elimizde iyiydi.Artık sonraki buluşmalara kısmetse...
Siz siz olun şinitzel yerken sıcaklığına dikkat edin.Aslında siz dikkat ediyosunuzdur biliyorum ama ben böyle bi bok yaşadığım için insanları uyarma derdindeyim.Abooo Saat 02:00 olmuş.Hadi iyi geceler.
3 Mart 2012 Cumartesi
Yusuf Güdük
Bu adamı hatırlayanınız var mı?
Bana göre Trt'nin hatta Türk televizyon tarihinin en iyi dizilerinden biri olan 7 numaranın en sevdiğim karakteridir Yusuf Güdük.Köyde büyümüş,şehire gelmiş ve boyundan büyük bir sevdaya bulaşmıştır.İşte Yusuf'u sevmemin en önemli sebepleri de bunlardır.Konuşurken gözlerinin fıldır fıldır dönmesi,yüzünün hep güleç bir ifade de olması,hiçbir şey hakkında kötü düşünmemesi gibi özellikleri de kıskanılacak türdendir.Ekşi sözlük tadında bir giriş oldu sanki.Merak etmeyin ben birazdan sövmeye başlarım seviye'ye ayar çekeriz.
Aslanım Gıralıçam !
Cansu'ya hep böyle derdi dizide.Benim de dilime fena dolanmıştı bu söz.Gavurun kızına arasıra bende böyle seslenirdim....
Bu yazıyı çok sonraları yazardım diye düşünüyordum da hazır aklımdayken yazayım da aradan çıksın istedim.
Yusuf yukarıda da söylediğim gibi has köy çocuğu.Tahsil yapmamış ama insan olmayı başarmış bi arkadaş.Bir de gıralıçası vardı,Cansu diye.O da İstanbul'da üniversite okuyan,şehir de büyümüş,belli bir mizah anlayışı olan,eğlenceli bir tip idi.Zaten bunların bi karşılaşmaları vardı ki görmeniz lazım.Youtube'da bölümleri var ama hangi bölümdü tam kestiremiyorum.Yoksa burada da paylaşacaktım.
Aslanım Gıralıçam !
Cansu'ya hep böyle derdi dizide.Benim de dilime fena dolanmıştı bu söz.Gavurun kızına arasıra bende böyle seslenirdim....
Bu yazıyı çok sonraları yazardım diye düşünüyordum da hazır aklımdayken yazayım da aradan çıksın istedim.
Yusuf yukarıda da söylediğim gibi has köy çocuğu.Tahsil yapmamış ama insan olmayı başarmış bi arkadaş.Bir de gıralıçası vardı,Cansu diye.O da İstanbul'da üniversite okuyan,şehir de büyümüş,belli bir mizah anlayışı olan,eğlenceli bir tip idi.Zaten bunların bi karşılaşmaları vardı ki görmeniz lazım.Youtube'da bölümleri var ama hangi bölümdü tam kestiremiyorum.Yoksa burada da paylaşacaktım.
Tabi bizim Yusuf Cansu'ya tutulur.Peşinde dolanır,çiçek alır,seranad yapar...Onların köyde bir kıza nasıl kur yapılırsa o da aynısını cansu'ya yapar.Tabi bu değişik yaklaşım cansu'nun inceden inceden hoşuna gider çünkü o da herzaman gülüp eğleneceği bir tip ile yakınlaşmak isterdi hep.Hele ki o seranad sahnesi... Ahanda aşağıdaki videoda var.50 saniyede başlıyo :) Ah le yar yar..
Şimdi geriye dönüp baktığımda,toplasan 1 elin parmaklarını geçmeyecek ilişkilerimde hep Yusuf Güdük olduğumu düşünüyorum.Güldürüen,eğlendiren,seven,değerli hissettiren,seranad yapan :),aslanım gıralıçam diyen...Aşk'ın doğasında var herhalde bu ya da benim seçici bi özelliğim olsa gerek,sevdiğim insanın benden daha akıllı,daha yetenekli,daha komik olmasını istiyorum.Böyle insanlara aşık oluyorum genelde.Tek istisna,en çok ben severim.Tabi bu "en çok ben severim" olayı hep yanlış anlaşıldı.Bu siktiğimin bağlanma korkusu nedir bilmiyorum da pek çok kişide var yani.
"Bağlanmak bana göre değil","ay bu çocuk bana çok fena bağlandı,ne yapıcam ben bununla","sensiz yaşayamam diyip duruyo,ileride daha büyük sıkıntı olucak"....Gibisinden anlayamadığım düşünceleriniz hep beni bunları yazmaya itti gidişine salya sümük baktıklarım.Siz şimdi kıçınızı kaşıya kaşıya uyuyosunuz halbuki.Benim zorum ne bu saatte takır takır yazıyorum dimi..
Beni en çok üzen gavurun kızıyla aramızdaki bağ aynı bu Yusuf-Cansu ilişkisine benziyordu.O benden pek çok alanda daha üstündü.Eğitim,yetenek,insan ilişkileri v.s...
Önce yetenek bazında onu yakalamaya çalıştım.Bir nebze başardım da.Ben de sahneye çıktım...Daha sonra insan ilişkilerimi ona yaklaştırmaya çalıştım.Zaten karakter olarak bende herkesle iyi geçinen bağlarını koparmayan bir insanım o yüzden bunu halletmem uzun sürmedi.Ama eğitim...İşte bu zordu.Eğitim öyle 3 ayda halledilebilecek bir olay değildi.Uzun yılların ardından oluşan bir olaydı ve ben bir hayli gerideydim.Aramızdaki ilişkiye baktığın zaman da herkesin sonunu "evlilik" olarak gördüğü türdendi.O yüzden bu sorunu halletmeliydim.
Bu konuyu ondan önce ben gündeme getirdim ki,kızcağız bu konuyu açıcam diye binbir yol denemesin,"kalbini kırar mıyım acaba" diyerekten soğuk terler dökmesin diye.Böyle de düşünceli bir adamım.
Moruk aşk varsa gerisi yalan diyosun belki ama öyle de olmuyo bazen işler.Sen sorun etmiyosun belki böyle şeyleri ama ben biraz kompleksliyim.Bir de benim o yıllar okuğum bölüm harbiden çok dandik bi bölümdü yani.Kız bi kaç seneye mühendis çıkacak amk...Kompleks yaptım hacı.
Tabi o da bunu dert etmiş ki benim bu konuyu açmamın ardından belli aralıklarla gündeme getirmeye başladı bu mevzuyu.Ailemin de desteği vardı yeni bir üniversite okumam konusunda.Şartlar benim lehime işliyordu fakat tekrardan oturup ders çalışacak göt yoktu açıkçası.Her gündeme getirdiğinde "tamam tamam hallederiz" gevşekliğinde geçiştirdim mevzuyu...Zaman daraldıkça bu konu daha sık gündeme gelmeye başladı.Ben de bu gevşekliği daha sık yapmaya başladığım için gavurun kızı hafiften bozulmaya,üzülmeye başladı.Haklıydı da.
O dönem çok kritik 1 hafta geçirmiştik.Aylardan mart-nisan gibi bişeydi sanırım.Artık onunda canına tak etmiş ki odada arkadaşlarına açmış mevzuyu.Hepsi bir yol haritası çizmiş benim için.Pek çoğuda gelip teke tek açtı bu mevzuyu bana.İlk sınıf arkadaşı geldi.Geçmişinde o da böyle bir durumla karşılaşmış ve mecburen hatta severek ayrılmış diyebiliriz.Severek ayrılmak apayrı bi mevzu ona sonra gireriz bokunu yediklerim.
Sınıf arkadaşını güzelce dinledim.Hak verdim.Onunla 1 saat kadar sohbet ettikten sonra tekrar gavurun kızıyla kaldık.Sohbet ettik filan ama o gerginlik var üstümüzde.Bu konunun artık bi şekilde sonuca bağlanması lazım.kısacası benim artık yapıcı davranmam lazım,adım atmam lazım,bebeler hasta oğul ilaç lazım...
O akşam çok acaip bi akşamdı hacı zübeyir...Bu eğitim konusu gündeme geldiğinde ben yine müthiş bir gevşeklik ve yavşaklık örneği göstererekten gerçeklerden uzamaya çalıştım fakat karşında bir mühendis adayı var aklını siktiğimin bekçisi.Yer mi bu saatten sonra kız bunları...Gavurun kızı karşımda ağlamaya başladı.Bayağı göğsüme kapandı,hüngür hüngür ağladı.Hani fight club'da Jack,Bob'un göğsünde ağlıyor ya aynı öyle.İkimizin geleceğinden bahsetti.Faydalarını sakıncalarını anlattı...Benim karşımda beni düşündüğü için ağlayan birisi olacak,hele ki bu insan benim aslanım gıralıçam olacak...Ben öyle serin kanlı durur muyum amına koyim.Bende başladım ağlamaya.Zor bi geceydi hacı bekir.Çok etkilenmiştim onun bu hareketinden.Zaten manyakça seviyordum,iyice sapkınlık derecesine bir geçiş yaptım o gece.
Ertesi gün bir diğer arkadaşı geldi benimle konuşmak için.O akşam biz ayrıldıktan sonra gavurun kızının nasıl bir gece geçirdiğinden bahsetti.Yorgan altında ağlamalar,çare düşünmeler filan...Oğlum ben duygusal adamım yapmayın lan böyle :(. Bu konuşmadan sonra kimseye çaktırmadan ben de gittim bi yerlerde ağladım yine.Yusuf güdük kadar geç kalmamıştım şartları dengelemek konusunda ve öküzlük edip bu fırsatı kaçırmaya niyetim kalmamıştı artık.O gece değişti düşüncelerim moruk.Belki kimse bilmez ama ben harbi harbi o zor gördüğüm dersleri çalışmaya başladım aslanım gıralıçamla kuracağımız gelecek için.
Gel zaman git zaman,girdiğim öğrenci seçme sınavında aldığım puanlar sonucu ösym benim iyi bir ekonomist olacağıma kanaat getirmiş ve "sen git kütahya'da eğitime başla panpa" demişti...
Nasıl bir cesaret örneğiyse bir an bile düşünmeden aklıma gitmeyi yerleştirdim.Bugünkü aklım olsa o kadar cesaretli olamazdım kanımca.E büyüdük artık ondandır belkide.
15 gün içinde bütün hayatım değişti.Hayatımın en güzel yıllarını paylaştığım arkadaşlarımla helalleştim.İşimden istifa ettim.Pılımı pırtımı toplayıp kütahya'ya göçtüm...
Kütahya'ya gidince işler biraz değişti tabi.2 yıla yakın bir süredir sadece uyurken yanından ayrıldığın yar'in çok uzaktaydı artık.Ne telefon ne internet kesmiyordu hasreti gidermeye...İstanbul'da olsaydım işler daha farklı olurdu ama ben kütahya'ya yerleştiğimin 6. ayında filan terkedildim üstad.Bu terkedilme olayını çok anlattım daha da anlatacağım ama bu yazıda değil.Kimin suçlu kimin suçsuz olduğunun bir önemi yok bu saatten sonra.Sonuç olarak bu oldu ve ben üzerime benzin döküp kendimi yaksam da bu gerçek değişmeyecek.Sözler söylendi,kararlar alındı...Bu köprünün altından çok sular geçti...Gavurun kızı bu süreçte beni yaralayan çok sözler söyledi aslına bakarsanız ama en çok yaralayanı da "ben üniversite okumanı senin iyiliğin için istemiştim" demesi oldu.O yıllar da zaten benim iyiliğim senin iyiliğin,senin iyiliğin benim iyiliğim di be gavurun kızı...Niye şimdi yan çiziyosun.Ağladığın o geceyi,arkadaşlarının gelip bana dil döktüğü günleri neden aklından çıkarıp atmak istiyosun.Neden vicdanını rahat tutmak adına beni yalancı çıkarıyosun be gözyaşına yandığım...
Neyse moruk.Biz de yusuf güdük hesabı,köylü,saf,tahsilsiz üzüntümüzü yaşamaya başladık.Bazen "yapma ama bu kadar" dediler.Bazen "çok abartıyosun amına koyim sana kız mı yok" dediler...Herkes bişeyler söyledi.Bende herkese bazı cevaplar verdim.Kimsenin beni anlamasını beklemiyorum.Yazdıklarımı da çok insan okumuyor zaten.İnsanların hayatlarında bazı dönemeçler vardır.İşte o dönemeçlerin en önemlilerinden birisiydi bu anlattığım mevzu....Ölümüne güvendiğiniz,bağlandığınız bir gerçek,aslında sizin sandığınız kadar güvenilir ve bağlanılacak bir gerçek değilmiş...Bu kısmen sizin suçunuz.Saflığınızın,toyluğunuzun bir sonucu.Biz terkedilenler terkedenlerin arkasından atıp tutmayı çok severiz.Fakat benim amacım o değil.Beni terkettiği için herhangi eski bir kız arkadaşıma "orospu" diyecek değilim..Sırf artık beni sevmiyor diye onun adı anıldığında "bırak şu gahpeyi amuğaagoyum" da diyemem...Hepsinin yeri çok ayrıdır.Keşke beni sevmeye devam etselerdi bende Yusuf güdüğün dediği gibi onları gıralıçalar gibi yaşatırdım da herşeyde bi hayır vardır kankamil.İsyan etmeyin,şükredin.Evlendikten sonra boşanmak daha çok koyar insana.Daha genciz,çok şükür sağlıklıyız.Kötü şeyler hepimizin başına geliyor.Bir önceki yazımda dediğim gibi "En Büyük Derdim Bunlar Olsun"...Yusuf güdüğe selam.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bazı Rüyalar 3
Önceki 2 "Bazı Rüyalar" yazılarımı okudum az önce. Ne acaip rüyalar imiş onlar da.... Aslında insanın bir rüya günlüğü de olmalı b...
-
Bu adamı hatırlayanınız var mı? Bana göre Trt'nin hatta Türk televizyon tarihinin en iyi dizilerinden biri olan 7 numaranın en sevdi...
-
Nazım Hikmet "Karıma Mektup" şiirinde şöyle demiş: ... En fazla 1 yıl sürer 20. yüzyıl'da ölüm acısı... Ölüm doğduğumu...