Yalnızlık'ın tadını çıkarıyoruz.Herkes yalnızlıktan şikayet ediyor,aslında bu geçici durumu olabildiğince yaşamak istiyor herkes.Çünkü kimse yalnız ölmeyecek.
Yalnızlık cidden allah'a mahsus oğlum.Bizim yalnızlıklarımız ruhani bir yalnızlık ve geçici hepsi.Bu sebeple de bokunu çıkaralım istiyoruz.Ben çıkardım mesela ama buradan daha seviyeli anlatma derdindeyim.Her gün yalnızlık tanımları yaptığım günler oldu.
"Yalnızlık bazı şarkıları dinleyememktir."
Bu söze katıldığınızı biliyorum."Bazı şarkılar" diye bi yazı yazmıştım.Orada da bahsettiğim gibi insanların bazı yasaklı şarkıları vardır.Benim de var.Hatta listenin başındakilerden birini paylaşıyım da hem dinleyin hem okuyun.
Bu söze katıldığınızı biliyorum."Bazı şarkılar" diye bi yazı yazmıştım.Orada da bahsettiğim gibi insanların bazı yasaklı şarkıları vardır.Benim de var.Hatta listenin başındakilerden birini paylaşıyım da hem dinleyin hem okuyun.
Bak şarkıyı duyunca yazmak için aklımda tuttuklarım uçtu gitti yine.Bu soktuğumun şarkısına hangi kötü anılarımı hapsettiysem yine hepsi çıktı ortaya.
Ogün sanlısoy senin de alacağın olsun.Böyle şarkı yapılır mı amınakoyim.
Bu şarkının hikayesini anlatayım öyleyse.
Hacı Kütahya'daki ilk yılım.Terkedileli 2-3 ay olmuş aylardan temmuz ağustos civarı.Sınıfta kalmak üzereyim,terkedildim,ölümüne bunalımdayım.Önümde marjinal maliyet,marjinal fayda kavramlarını tanımlayan mikro iktisat kitabı var.Aklım gavurun kızında.Hep diyorum "ulan belki döner,belki o da yapamaz,bi ihtimal be"....
Hey yavrum hey sen takıl öyle "döner" diye..Bekle aklını siktiğim bekle.
Arkadaşın ses sistemini kendi bilgisayarıma kurmuşum.Bu şarkıya vermişim son ses'i.Kapımı kilitlemişim.Oda da içtiğim sigaranın haddi hesabı yok.Şarkı tekrar tekrar çalıyor.Benim deri kaplı bir fotoğraf albümüm vardı.Gavurun kızıyla ikimizin resimlerinin olduğu...Almışım elime.Hem bağıra bağıra "yuaarrrr olmadıııığğğnnn" diye şarkıyı söylüyorum hemde düştüğünde canı yanan küçük çocuklar gibi ağlıyorum.Böyle sümük çeke çeke.
Şimdi bilirsiniz küçük çocuklar bazen sırf eziyet olsun diye,ilgi çekmek adına kuru kuru ağlarlar.Fakat bu çocuklar,atıyorum,bisikletten düştüğünde filan canları yandığı için çok masum,çok içten ağlarlar.Bilirsiniz.Nasıl da kendime pay çıkardım yine küçük bir sabii üzerinden heheh.
Yani hacılar tamam ayrılık üzerine güzel konular işlemiş çok güzel yerli filmlerimiz var.İncir reçeli olsun,Issız adam olsun,v.s...Şimdi film belli bir süreye sığmak zorunda olduğu için o ayrılık sonrası çekilen acılar,girilen depresyonlar sahne sahne,ağır bir müzik eşliğinde akar...Kız yatağında ağlıyordur,erkek bi sahil kenarında...
Bende süre sıkıntısı olmadığından bu sahneleri 1 yıldan uzun bir süreye yayarak her gün sabahtan akşama kadar geniş geniş yaşadım.Oğlum tamam herkes ayrılık yaşamıştır da benim kadar manyağını görmedim...Sinir eden cinstenim ben.Neyse geçti çok şükür o yüzden yazabiliyorum zaten.
Oscar'lık dramım var derim herkese.İncir reçeli'nde Halil sezai sarhoşken bir şarkı söylüyor,ki güzel de bir şarkı,herkes tav oluyor.Herkes ölümüne acı çekiyor filan...Oğlum benim eski videolarımızdan hazırladığım bir klipler var ki bizi tanıyanları yalan edecek cinsten.Benim dramım daha ağlanacak cinsten lan.En çok benim hikayeme üzüleceksiniz.Saksı değilim ben.
Şimdi yine ön yargılı bir şekilde şu sahneleri kendi yaşadıklarımdan oluşturayım.Ben yukarıda paylaştığım şarkıyı dinleyerek ağlıyorum,Gavurun kızı üniversite şenliklerinde çılgınlar gibi eğleniyor...
Ben gece yarıları fotoğraflara bakıp her sigarayla ömrümden ömür kesiyorum,Gavurun kızı canlı müziklerde,asmalı mescitlerde,gecelerde...Vallahi o dönem o bunları yapıyordu şimdi yalanım yok.Kendi ekledi fotoğrafları hep facebook'a...Hatta "bir süre görüşmeyelim" kararını veriği gece ben bunu aradım.Yine canlı müzikli,gürültülü bir mekanda olduğu için iletişim kuramamıştık.Oysaki mesajında bana "biraz kendimi dinlemek ve düşünmek istiyorum" demişti....Ne güzel düşünüyordu,canım benim !
Tamam hemen celallenmeyin.Kızın hakkını yemiycem.Arkadaşlarının dayatmasıyla oldu hep bunlar.Benim gibi el'in elinde değildi o.Kardeşten öte yakın arkadaşları vardı yanında.Hiç böyle bir zamanda Ogün'ün kaldığı gibi ölümüne bir yalnızlığa bırakırlar mıydı onu.Elbette bırakmazlardı.O yüzden bu ayrılığı ağırlıklı olarak ben yaşadım.Zira terkedilen de bendim zaten...O hep gününü gün eden kısacası level atlayan taraf olmuştu.Zaten o da benim yaşadığım gibi bir yalnızlık yaşasaydı koşa koşa geri gelirdi.Çekilecek çile değil çünkü.
Terkeden level atlar,terkedilen değil !
Aynen durum buydu canım kardeşim.Onun hayatında hissettiği heyecan daha da artmıştı beni hayatından çıkarmasıyla birlikte.Level atlayan o olduğuna göre bende yerinde sayan hatta lise yıllarındaki karanlık günlere geri dönen kişi oldum...
Tabi bunlar geçmiş yıllara ait izlenimlerim.Artık biraz daha farklı bakıyorum olaylara.Gavurun kızının beni terketmesiyle başlayan bu zalım süreçte pek çok açıdan durup durup ders çıkardım kendime.Hani keşke bunlar yaşanmasaydı ama madem yaşandı,bu şer'den bi hayır çıkarmak durumundaydım.Ben acı'mı doyasıya yaşadım,o da benimkine yakın yaşasaydı daha mutlu olurdum.
Yalnızsanız eğer,onun tadını çıkarın.İsteseniz de böyle devam etmeyecek çünkü.Şimdi bir tiyatrocu kafasıyla şöyle bir psikopatlık da yaptım,gavurun kızı beni terkettikten sonra baktım ki bu yaşanacak,kendi kendime " ulan terkedilmezsem terkedilmiş birisini nasıl oynayabilirim ki?" filan demeye başladım.Kendi yalnızlığımı gözlemlemeye başladım.Yararlı bir eğitim de oldu sanki.Neyse ki daha fazla sıyırmadan yalnızlığın ve ayrılığın hakkını verdim,adam gibi de yaşadım içim rahat.
Bu yazı da bu gece içime doğan müthiş bir yazma isteğinin bir sonucuydu.Ortak bi arkadaşımız onun bir resmini eklemiş yine görünce bi hoş oldum..Biraz da ondan bu yazma isteği,kafa dağıtmak amaçlı.Yalnızlığım ile ilgili yazmak istediğim daha birsürü şey var aslında.Onları da ileride yazarım.
Kısacası;
Yalnızlık özlediğin insanların seni özlememesidir.
Yalnızlık eve hep anahtar ile girmektir.
Yalnızlık tuvalete girerken kapıyı kapatma ihtiyacı hissetmemektir.
Yalnızlık kendinle çok konuşmaktır.
Yalnızlık cep telefonu şarjının 1 hafta gitmesidir artık.
Yalnızlık yanlızlık değildir.
Bu şarkının hikayesini anlatayım öyleyse.
Hacı Kütahya'daki ilk yılım.Terkedileli 2-3 ay olmuş aylardan temmuz ağustos civarı.Sınıfta kalmak üzereyim,terkedildim,ölümüne bunalımdayım.Önümde marjinal maliyet,marjinal fayda kavramlarını tanımlayan mikro iktisat kitabı var.Aklım gavurun kızında.Hep diyorum "ulan belki döner,belki o da yapamaz,bi ihtimal be"....
Hey yavrum hey sen takıl öyle "döner" diye..Bekle aklını siktiğim bekle.
Arkadaşın ses sistemini kendi bilgisayarıma kurmuşum.Bu şarkıya vermişim son ses'i.Kapımı kilitlemişim.Oda da içtiğim sigaranın haddi hesabı yok.Şarkı tekrar tekrar çalıyor.Benim deri kaplı bir fotoğraf albümüm vardı.Gavurun kızıyla ikimizin resimlerinin olduğu...Almışım elime.Hem bağıra bağıra "yuaarrrr olmadıııığğğnnn" diye şarkıyı söylüyorum hemde düştüğünde canı yanan küçük çocuklar gibi ağlıyorum.Böyle sümük çeke çeke.
Şimdi bilirsiniz küçük çocuklar bazen sırf eziyet olsun diye,ilgi çekmek adına kuru kuru ağlarlar.Fakat bu çocuklar,atıyorum,bisikletten düştüğünde filan canları yandığı için çok masum,çok içten ağlarlar.Bilirsiniz.Nasıl da kendime pay çıkardım yine küçük bir sabii üzerinden heheh.
Yani hacılar tamam ayrılık üzerine güzel konular işlemiş çok güzel yerli filmlerimiz var.İncir reçeli olsun,Issız adam olsun,v.s...Şimdi film belli bir süreye sığmak zorunda olduğu için o ayrılık sonrası çekilen acılar,girilen depresyonlar sahne sahne,ağır bir müzik eşliğinde akar...Kız yatağında ağlıyordur,erkek bi sahil kenarında...
Bende süre sıkıntısı olmadığından bu sahneleri 1 yıldan uzun bir süreye yayarak her gün sabahtan akşama kadar geniş geniş yaşadım.Oğlum tamam herkes ayrılık yaşamıştır da benim kadar manyağını görmedim...Sinir eden cinstenim ben.Neyse geçti çok şükür o yüzden yazabiliyorum zaten.
Oscar'lık dramım var derim herkese.İncir reçeli'nde Halil sezai sarhoşken bir şarkı söylüyor,ki güzel de bir şarkı,herkes tav oluyor.Herkes ölümüne acı çekiyor filan...Oğlum benim eski videolarımızdan hazırladığım bir klipler var ki bizi tanıyanları yalan edecek cinsten.Benim dramım daha ağlanacak cinsten lan.En çok benim hikayeme üzüleceksiniz.Saksı değilim ben.
Şimdi yine ön yargılı bir şekilde şu sahneleri kendi yaşadıklarımdan oluşturayım.Ben yukarıda paylaştığım şarkıyı dinleyerek ağlıyorum,Gavurun kızı üniversite şenliklerinde çılgınlar gibi eğleniyor...
Ben gece yarıları fotoğraflara bakıp her sigarayla ömrümden ömür kesiyorum,Gavurun kızı canlı müziklerde,asmalı mescitlerde,gecelerde...Vallahi o dönem o bunları yapıyordu şimdi yalanım yok.Kendi ekledi fotoğrafları hep facebook'a...Hatta "bir süre görüşmeyelim" kararını veriği gece ben bunu aradım.Yine canlı müzikli,gürültülü bir mekanda olduğu için iletişim kuramamıştık.Oysaki mesajında bana "biraz kendimi dinlemek ve düşünmek istiyorum" demişti....Ne güzel düşünüyordu,canım benim !
Tamam hemen celallenmeyin.Kızın hakkını yemiycem.Arkadaşlarının dayatmasıyla oldu hep bunlar.Benim gibi el'in elinde değildi o.Kardeşten öte yakın arkadaşları vardı yanında.Hiç böyle bir zamanda Ogün'ün kaldığı gibi ölümüne bir yalnızlığa bırakırlar mıydı onu.Elbette bırakmazlardı.O yüzden bu ayrılığı ağırlıklı olarak ben yaşadım.Zira terkedilen de bendim zaten...O hep gününü gün eden kısacası level atlayan taraf olmuştu.Zaten o da benim yaşadığım gibi bir yalnızlık yaşasaydı koşa koşa geri gelirdi.Çekilecek çile değil çünkü.
Terkeden level atlar,terkedilen değil !
Aynen durum buydu canım kardeşim.Onun hayatında hissettiği heyecan daha da artmıştı beni hayatından çıkarmasıyla birlikte.Level atlayan o olduğuna göre bende yerinde sayan hatta lise yıllarındaki karanlık günlere geri dönen kişi oldum...
Tabi bunlar geçmiş yıllara ait izlenimlerim.Artık biraz daha farklı bakıyorum olaylara.Gavurun kızının beni terketmesiyle başlayan bu zalım süreçte pek çok açıdan durup durup ders çıkardım kendime.Hani keşke bunlar yaşanmasaydı ama madem yaşandı,bu şer'den bi hayır çıkarmak durumundaydım.Ben acı'mı doyasıya yaşadım,o da benimkine yakın yaşasaydı daha mutlu olurdum.
Yalnızsanız eğer,onun tadını çıkarın.İsteseniz de böyle devam etmeyecek çünkü.Şimdi bir tiyatrocu kafasıyla şöyle bir psikopatlık da yaptım,gavurun kızı beni terkettikten sonra baktım ki bu yaşanacak,kendi kendime " ulan terkedilmezsem terkedilmiş birisini nasıl oynayabilirim ki?" filan demeye başladım.Kendi yalnızlığımı gözlemlemeye başladım.Yararlı bir eğitim de oldu sanki.Neyse ki daha fazla sıyırmadan yalnızlığın ve ayrılığın hakkını verdim,adam gibi de yaşadım içim rahat.
Bu yazı da bu gece içime doğan müthiş bir yazma isteğinin bir sonucuydu.Ortak bi arkadaşımız onun bir resmini eklemiş yine görünce bi hoş oldum..Biraz da ondan bu yazma isteği,kafa dağıtmak amaçlı.Yalnızlığım ile ilgili yazmak istediğim daha birsürü şey var aslında.Onları da ileride yazarım.
Kısacası;
Yalnızlık özlediğin insanların seni özlememesidir.
Yalnızlık eve hep anahtar ile girmektir.
Yalnızlık tuvalete girerken kapıyı kapatma ihtiyacı hissetmemektir.
Yalnızlık kendinle çok konuşmaktır.
Yalnızlık cep telefonu şarjının 1 hafta gitmesidir artık.
Yalnızlık yanlızlık değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder