Önceki 2 "Bazı Rüyalar" yazılarımı okudum az önce. Ne acaip rüyalar imiş onlar da.... Aslında insanın bir rüya günlüğü de olmalı bence. 5-6 yıl sonra zerre hatırlamadığın bir rüyayı tekrar hatırlamak hoş oluyor. Hakkatten hatırladım da o rüyaları. Detayları tekrar canlandı zihnimde. Yalnız 5-6 yıl önce dedim ya az önce... Bu koydu biraz şu an. Ne biçim de hızlı geçiyorsun lan. Tabi izafiyet filan da var da bilimsel şeyler konuşmak istemiyorum şimdi.
Gelelim dün gece gördüğüm, film tadında, pembe dizi tadında, görürken müthiş duyguar hissettiğin ancak uyanınca etkisini bile anlık yaşamaya vaktin olmadan işe gitmek zorunda kaldığım rüyaya...
Roza ile ilgili herhangi bir rüya kaydım olmamış sanırım. Üstün körü bir kontrol ettim blogumu, önceki iki yazım da Gavurun Kızı ile ilgiliymiş. Onları da anlık yazmışım. Öğrencilik ne güzel amk. Okula gitmemişim de oturmuşum yazı yazmışım. Sıkıysa bu sabah işe gitme de oturup rüyanı yaz... Neyse ben yeterince uzun bir öğrencilik yaptığım için hakkını verdiğimi düşünüyorum bazı şeylerin.
Bu rüya Mona ile ilgiliydi. Çok netti lan. Saçma sapan hiç bir mekan, hiç bir olay yoktu. Her şey gayet yerli yerindeydi. Tabi mekanı hatırlamıyorum. Bir evin bahçesinde arkadaşlarımla oturuyorum. Mona ile ortak tanıdıklarımız da var ve çoğunlukla onlar var. Birden Mona geliyor ortama. Yani hissettiğime göre; gelmek zorunda kalıyor. Ancak gayet memnun geldiği için. Tam yanıma oturuyor ben arkadaşlarımla sohbet ederken. Bu arada bizim Mona ile çok fazla ortak yakınımız var. Çok sevdiğimiz insanlar ve en başında söz verdik Mona ile birbirimize; ne olursa olsun o insanlara bunu yansıtmayacağız ve tam olarak da bunu uyguluyorum rüyamda. Onun gelmesi beni biraz geriyor ya da heyecanlandırıyor tam kestiremiyorum ancak bir şey belli etmemem gerektiği için istiifimi bozmuyorum. Tam yanıma oturuyor, anlattıklarımı dikkatle dinliyor hatta böyle koluma girmek istercesine koluma dokunuyor... Burada bir sıçrama yaşıyorum. Mona' yı eve bırakmak durumunda kalmışım ve birden yola çıkmışız, tam olarak hangi an' da olay vuku buldu bilmiyorum ama bir anda Mona ve kendi ellerimi kelepçe olarak kenetlenmiş görüyorum. Bunu Mona' nın yaptığını anlıyorum ve ellerimizi havaya kaldırıp "ne demek bu" anlamında bakıyorum. Mona' dan cevap alamayınca "bu öylesine yapılabilecek bir şey değil benim için biliyorsun değil mi ?" diyorum. Yani bu cümlenin altında o kadar karmaşık bir şey var ki aslında... Bu durumdan çok memnunum Mona o yüzden elimi silkeleyerek senden kurtulmaya çalışmıyorum, elini tutmaya devam ediyorum. Sadece merak ettiğim; bunu gerçekten tekrar istiyor musun ? Çünkü biliyorsun, ben bu konuda sana karşı hassasım. Buna ikna olurum. Hem de çok kolay çünkü çok heyecanlanıyorum o anda ama merak ettiğim gerçekten sen ne kadar çok istiyorsun bunu ? Benim kadar gecelerini uykusuzluğa esir ettin mi ? Benim gibi sokaklarda sarhoş yürüdün mü ? Evimin arka sokağına gelip, pencereme bakmak istedin mi ? Ben direkt yaptım bunları çünkü... Yani bana bir güven ver ki ben de o eli kırarcasına sıkayım... Çünkü buna doyamadan, tadını yeni almışken ölümüne hasret kaldım. Tekrar hasretten yanmak istemiyorum. O yüzden beni ufacık bir hareketinle, kısacık bir sözünle, çok zahmete girmeden ikna ediver Mona. Ben de bunu çok istiyorum çünkü...
Tam olarak altında bunlar yatılıydı o sorduğum sorunun altında, ve Mona sadece başını omzuma doğru eğip, o kömür ya da zeytin gözlerini hafif göz yaşı ile parlatıp -ağlamak anlamında değil- alnının ve simsiyah güzelim kaşlarının altından bana diktiğinde ikna oluverdim. Öylesine kaptırmışım ki kendimi acı acı çalan alarm sesini duymamışım da babam uyanıp, uyandırmaya gelmiş beni...
Bütün gün etkisindeydim ancak önceki aylaklığım kadar yaşayamadım bu rüyanın hissiyatını... Şimdi ise altın vuruş yapıp içerek hissediyorum tekrar o rüyanın heyecanını...
Sıcağı sıcağına yazmadım ama gerçekten çok net hatırladığım ve gerçekten etkilendiğim bir rüya olduğu için kolayca not alabildim buraya ve 5-6 yıl sonra bu yazıyı tekrar hatırladığımda aynı hissiyatı tekrar yaşayacağım.
Bu arada onu rüyamda gördüğüm her günün ertesinde, istisnasız onu kanlı canlı görmüştüm, hatta en sonuncusunda her ne kadar çok geç farketmiş olsam da hemen karşımdaki masamda oturuyorken bulmuştum onu... Aslında o da güzel bir hikaye olur. Çünkü bütün gece kendimi duyurabilecek mesafedeydim ve boru sesimi mutlaka tanımıştır ve ben onun farkında olmadan saatlerce oturdum oradaç. Sohbet ettim arkadaşlarımla... Acaba ondan söz etmiş miydim ? Hiç bir şey hatırlamıyorum. Onu farkettiğimde de, vakit bir hayli geç olmuştu. Onu geç farketmemedeki sebeplere gelirsek, çünkü diyebilirsiniz ki; derdine sıçtığımının pezevengi, bu kadar içlendiğin birisi ile aynı mekanda olup onu farketmemek de nedir ? Haklısınız ancak Mona şelale saçlarını biraz kısaltmış, narin sesi de benim boru sesim tarafından bastırıldığı için muhtemelen onu da duymamışımdır. Yoksa hiç kaçar mı benden ?
Her ne kadar müyhiş bir olaymış gibi bahsediyor olsam da bunlar beni aylarca geriye atan şeyler. Çünkü bu rüyanın etkisinden kurtulmam bile bir haftamı alacaktır en azından, tam bunu atlatırken onu tekrar aniden karşımda göreceğim, bayram olacak, düğün olacak, tekrar rüya göreceğim, haberi gelecek v.s v.s v.s derken hep aynı şeyleri düşünürken buluyorum kendimi... "Battım Mona" diye sitem etmişim önceki yazılarımın birisinde...Gerçekten de çok doğru. Battım Mona ve hala o bataklıktan kurtulmuş değilim.
26 Haziran 2018 Salı
22 Nisan 2018 Pazar
Leman
Roza' yı hatırlıyor musunuz ? Bir kaç yıl oldu onun hakkında yazmayalı... Uzun yıllar sonra ilk defa sevmiştim birini ancak "aşk" diyemeyiz...
Roza ile sıkıntılı dönemimizde hep bundan korkuyordum. Benden yıllar sonra, çok mutlu olamadığı ancak ara sıra mutlu olabildiği ve kendini bir süreliğine de olsa iyi hissettiği birisiyle birlikte olması en büyük korkumdu. Oldu... Roza, hiç onun kalemi olmayan ve sadece ara sıra mutlu olabildiği birisiyle birlikte olmaya başladı. Onu görebilmek için saatleri, dakikaları, kilometreleri ve hatta metreleri saymıştım. Mutlu olabilirdim onunla eğer şehrime gelebilseydi. Geldi de... ve biz çay içtik hikayedeki gibi... Ben, O ve Sevgilisi... Tam tahmin ettiğim gibiydi, tam da korktuğum gibiydi... Roza asla ve asla onun kalemi olmayan ancak bir şekilde de karşı koyamadığı birisiyle beraberdi... Ne kültürel ne de sosyal olarak Roza ile alakası yoktu ancak birliktelerdi ve ben bunu asla anlayamayaktım. Baştan aşağı hayal kırıklığıydı benim için...
Mona ile ayrıldığım dönemde konuşmuştuk Roza ile... O, bana davar sevgilisini ben de ona Mona' yı anlatmıştım... Gönül mevzularında beni iyi tanıyan birisi olduğu ve lafını esirgemediği için çok açık bir şekilde konuşmuştum onunla. O da bana aynı şekilde içini dökmüştü... Esasen tam anlamıyla "Mutlu" olamadığını ancak bir ihtimal bulunduğunu ve yeni bir şeye sil baştan başlamaın zoruluğundan bahsetmişti... Birbirimize bu yönden çok benziyorduk... Yeni bir şeylere sil baştan başlamak dünyanın en boktan hislerinden biriydi. Birisinin en sevdiği yemeği, en sevdiği rengi, en sevdiği şarkıyı, en sevdiği filmi sil baştan keşfetmek amelelik geliyordu ikimize de... Ancak buna mecburduk. Roza şehrime geldi, sıradan bir öğlen yemeğinde bankanın kapısında beni bekledi... Bir kaç yıl önce kurmuş olduğum hayali çok gecikmeli yaşadım ve kalıbımı sikeyim ki yanında sevgilisi de vardı. Tüm bunlara katlanabilmem tamamen Mona' nın acısını yaşıyor olmamdan kaynaklıydı. Her ne kadar Roza' da benim için önemli bir yer kaplıyor olsa da; benim tek derdim artık Mona idi. Tüm bunlara rağmen Roza' nın yaşattığı hayal kırıklığını es geçemem ancak es geçtiysem de Mona yüzündendir.
Sevgilisinin yanında bana Mona'yı sordu... Roza'ya bakıp Mona'yı anlatmak... Sikiyim böyle bohemi.
Gol üstüne gol yedim.
Mona ne alemde hiç bir fikrim yok. En son bir kaç ay önce bir kaç saniyeliğine göz göze geldik hiç beklemediğimiz anlarda... İçim havalanıverdi o an. Tüm organlarım yer çekimi ile irtibatını kesmiş gibi oldu. Ancak birbirimizi öylesine görmezden gelmek durumunda kaldık ki... Bu benim zoruma gitti. Ne olursa olsun, bu kadar da görmemezlikten gelmemeliydik birbirimizi... Ya yarın öbür gün çok acil bir yardıma ihtiyacımız olur da sadece o an için tek yardıma edebilecek olan birbirimiz olursak... Yine de görmezden mi gelecektik birbirimizi... Benim de o gece Mona' ya sorabileceğim bir şeyler vardı. Onun uzmanlık alanına giren... Hem bu düşüncemi onunla paylaşacaktım hem de daha çok bilgi sahibi olduğu konu hakkında bilgi isteyecektim. Gecenin bir vakti yine sarhoş yürürken ona mesaj attım. "Selam" dahi vermedi... Kalktım evine gittim. O "Trafo" da sigara içtim yine ve fotoğraf çekindim. O kadar zoruma gitmişti ki, tüm bu fotoraları ve uzunca bir ses kaydını ona gönderip olayın aslında sandığı gibi olmadığını ve bizim bu durumu aşmamız gerektiğinden bahsedecektim. Onun evinden neredeyse kendi evime kadar ses kaydı yaptım. O ses kaydını dinlemek yolumu ikiye katladı. Ancak ona göndermedim. Sarhoştum ve sağlıklı düşünmüyor olabilirdim. Artık o kadar sarhoş geziyorum ki bu düşünce sistemini bile geliştirdim. Sarhoşum ve benim bunu yapmamam gerekebilir. Ayılınca karar vermeliyim. Ertesi sabah ses kaydını dinledim. Tam olarak söylemk istediklerimi söylemişim ancak buna gerek yoktu artık. Mona dileseydi cevap verir ve durumu öğrenebilirdi. O halde onu tekrar rahatsız etmenin bir anlamı yoktu.
Neyse... Başka bir şey anlatıyordum zaten ben...
Roza' yı bile hiç ihtimal yok iken şehrimde gördüysem, seninle nasıl başa çıkacağım bilmiyorum Mona.
Senden de çok goller yiyeceğim kesin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bazı Rüyalar 3
Önceki 2 "Bazı Rüyalar" yazılarımı okudum az önce. Ne acaip rüyalar imiş onlar da.... Aslında insanın bir rüya günlüğü de olmalı b...
-
Bu adamı hatırlayanınız var mı? Bana göre Trt'nin hatta Türk televizyon tarihinin en iyi dizilerinden biri olan 7 numaranın en sevdi...
-
Nazım Hikmet "Karıma Mektup" şiirinde şöyle demiş: ... En fazla 1 yıl sürer 20. yüzyıl'da ölüm acısı... Ölüm doğduğumu...