16 Haziran 2012 Cumartesi

Burada Her şey Aynı


Liselim'i yazdıktan bir kaç hafta kadar sonra memleketime döndüm.O yazıda bahsettiğim mahalleden 2 yıl önce taşınmıştık fakat çok uzakta değiliz yürümeyle 5 dakika ve sürekli giderim oralara.Rüyayı gördükten ve yazıyı yazdıktan sonra oralarda yavaş yavaş yürüyüp eski anıları tekrar yerinde yaşamak için gittim bu sefer oralara...Bu arada yukarıda ki şarkıda biraz farklı bir hikaye anlatılıyor ama bana eski günleri anımsattı nedense.


İlk olarak gittiğim yer,top oynadığımız toprak saha idi.Yanımdaki arkadaşıma oraya varmadan önce "eğer o top sahasında şu an top oynayan göremezsem çok üzülürüm" dedim ve top oynayan yoktu.Oynayanları bir sigara eşliğinde izleyip bir tanesini kendi küçüklüğüm ile özdeşleştirmek idi niyetim olmadı.



Resimli anlatım yapıcam :)

Sarı halka             : Bizim ev
Mavi halka           :O'nun evi
Büyük siyah halka :Top oynadığımız saha
Siyah oklar           :O'nun eve giderken kullandığı güzergahlar.

Evimiz 4. katta olduğu için balkondan sahada ki durumu açık bir şekilde görebiliyordum.Kimler var,kaç kişiler filan...

Sanırım google earth biraz eski görüntüleri kullanıyor çünkü etraftaki o yeşil boşluklar artık tamamen doldu..En son alttaki boşluğa çocuk parkı.En sağdaki geniş boşluğa fen lisesi ve bizim evin solundaki dar alana da şu an apartman dikiyorlar.

Mavi halkanın hemen üstüdeki apartman da da çok yakın bir arkadaşım otururdu.Onların mutfak camından Liselim'in balkonu gözükürdü ve genelde balkonda olurlardı.Çok gittim haybeden çay içmeye arkadaşa :)

Hacı,biz o sahada futbol oynardık işte.Genişti,biz de çok kalabalıktık.Genellikle en büyükler ben ve 3-5 arkadaşım olurduk.O yüzden hep bizim sözümüz dinlenir :) Büyükleri eşit şekilde takımlara dağıttıktan sonra deli gibi,tek sıkıntımız şahsi oynayan arkadaşlar olarak oynamaya başlardık.Akşam üstü serinliği çöktüğünde çıkardık piyasaya ve o saatler bizim lise'nin ders bitiş saati olurdu.Terleyen alnıma yapışan kara tozlar,düştüğüm için toprağa bulanan ve onun üstüne ince ince kanayan dizim,genellikle futbol oynarken giydiğim eski ayakkabılarım...En büyük biz olduğumuz için bizden top almak zor olurdu.Çok kıvrak çalımlar attığımızdan değil sadece kuvvetliydik diğer kardeşlere göre..Kaleci defans boş olduğu için gol yediğinde topu eline alır tüm gücüyle havaya filan dikerdi.Ulan ne güzel günlerdi lan.Siz de özlediniz dimi :)

Neyse hacı hasan,bizim her günümüz böyle geçerdi.Tabi bu sıradan günler benim Liselim'e vurulmamla bambaşka heyecanlara yer verdi.Kendim konuşamadığım için arkadaşlarımdan yardım istemiştim ya...Herkesin dilindeydi artık benim ona sevdalandığım.Maymun olduyduk.Şantaj uğruna elalemin bahçesine kaçan topu hep ben almaya giderdim.İbneler.

Öğlen biz okuldan çıkarken onlar gelirdi ki biz ders biter bitmez ayrılmazdık okuldan.Bahçede biraz basketbol oynardık,boş boş takılırdık filan.Okulda da çilem büyümeye başlamıştı.O zamanlar ben biraz ortalamanın üstünde basketbol oynardım.Yani sınıf arkadaşlarıma göre iyiydim.Liselim'in sınıfı da tam bahçeye bakardı ki o da camdan baktığında bahçeyi görebilecek bir yerde oturuyordu.Canım benim :)

Ona kendimi belli edicem diye çooook arkadaşıma blok çaktım,top çaldım,bacak arasında top atıp yanından geçtim...Hep o zamanlar aldığım ah'lar çıkıyor şimdi :))

Kızla konuşucam diye okul çıkışını beklemek için çook kere dershaneye etüd'e gidiyorum diye evden çıktım.Her okul çıkışında da onu gördüm ama yanına gitmeye hiiiç ama hiiiç cesaret edemedim.Şimdi aynı mahalledeyiz,e okulda da ben kızın hep etrafındayım.Kız ufaktan korkmaya başladı.

Önceki yazıda bahsettiğim konuşmaya çalıştığım ve onun beni kibarca reddettiği günden sonra iyice coştuk biz.Artık aleni aleni takip ediyorduk kızı.Abazalıktan değil lan vallahi seviyordum.Bi yerde zindan etmiştim günleri ona.Gece telefonda,gündüz okulda,akşam ev yolunda...Arkadaşlarım gece gece kızın önünü kesip benim adıma konuşuyorlardı.Ben istediğim için değil lan onlara da eğlenceli geliyordu bu durum.Bitirdiler daha başlamadan destansı sevdayı..

Sonra aylar geçti..Her defasında reddedildik.Uslanmayınca haklı olarak hakaret işittik.Tüm bu yukarıda bahsettiğim tacizlerden vazgeçtik.Artık ne okul çıkışına gidiyorduk ne de bizim derslerimiz bittikten sonra okulda duruyorduk.Zaten o sıralar çok sık okuldan kaçmaya da başlamıştım.Bilirsiniz Lise'de okuldan kaçma diye birşey vardı :))

Kahve'de batak,playstation,half-life derken öss'yi de boşladım.Akşam eve gelince de koşa koşa top oynamaya.İşte o zamanlar biz takibi bıraktık ama Allah'ın takdiri mahallede çok karşılaşmaya başladık.Zaten resimden anlamışsınızdır.8-10 tane apartman vardı oralarda o yıllar.

Biz o sahada top oynarken çizdiğim güzergahlardan geçiyordu.Hadi sağ taraftaki yoldan geçmesi bir şey değildi de bazen sol taraftaki yoldan gelip bizim bağırış çığırış top oynadığımız sahanın ortasından geçerdi.Şimdi diyeceksiniz ki madem siz ordasınız dönsün yolunu değiştirsin ama 2 tane erkek kardeşi bizimleydi.Komşuları bizimleydi.Yabancı yoktu ki.İlk zamanlar komşularına ve kardeşlerine bir şeyler söyleyip geçerdi.Tabi o sahadan geçerken başlardı bizim sirk...

O köşeden göründümüydü ilk önce bütün gözler ona sonra da bana çevrilirdi ve başlardı tiyatro..Avazları çıktığı kadar benim ismimi bağırırlar,"Ogün abinize pas versenize oğlum en güzel o oynar,herşeyin en iyisini o yapar,aslandır o,yürü be ogüüüün...." diye bağırırdı yavşaklar....Yavşak,ibne filan diyorumda hepsi can dostumdur,bu akşam beraberdik yine.

Küçük bi kardeşi vardı.İlk okuldaydı o zamanlar.Ona olan sevgimi kardeşine yöneltmiştim.Hep kendi takımıma alıp boş kaleye gol attırıyordum.Maksat evde beni anlatsın filan :) Golü attırdıktan sonra sırtıma alıp bütün sahayı gezdiriyordum.Neyse ki o da hiç şımarmamıştı tüm bu yaptıklarım karşısında.Bilmiyorum ev de beni hiç anlattı mı ama harbiden de çok sevimliydi kardeşi,aslanım benim :)
En sonunda bu top sahasındaki bağırış çığırışlar komşuların dikkatini çekmiş olayı hafiften uyanmışlardı.Zaten anneler bir komşu ziyaretinde bir araya gelmişti.Herkes bizi konuşuyordu da bizim aramızda hiçbir şey yoktu..

Bir süre sonra bir gece bana bu mesaj attı.Mesajında "arkadaşlık teklifin hala geçerli mi" filan diye sordu..Ben de heyecanda "heeeee" dedim :) O akşam bir şeyler oldu.Sonraki günlerde beni dershanesine çağırdı sınfı boşmuş oturduk konuştuk.Ben çok net hatırlamıyorum ama yıllar sonra bunları bana o anlattığında öğrendim ki kız o vakitler benimle sevgili gibi olmak istemeye başlamış ama benim sığırlığım işte.Hep reddedilmeye alıştığım için bu görüşmeler beni tepe taklak etti.Ulan "canım" diye mi hitap etsem,ne yapsam ne yazsam derken kız sıkıldı benim bu çocukluklarımdan ve bir gece gelen ani bir mesaj yine herşeyi bombok etti...

"Ogün bana bir daha mesaj atma,seninle görüşmek istemiyorum..."

İşte benim bundan sonraki ilişkilerimde de pek çok kez başıma bunlar geldi.O zamanlar nasıl bi yapıştıysa üstüme bu cümle.Çok duymaya başladım.Canları sağolsun olmayınca olmuyor tabi.Yalnız şu son bir kaç hafta anladım ki ben o günleri çok fena özlemişim.Bütün günlerim bunları yad ederek geçiyor.Aslında bir telefon etsem de sesini duysam fena olmaz ama...Neyse iyi geceler.

3 Haziran 2012 Pazar

Liselim






Naptınız ? (Biraz uzun bir yazı oldu hacı)

Hacı benim finallerim vardı,onlara girdim çıktım.Çok şükür bu sene bana giren çıkan yok.Rahatım...Bir sene sınıfta kalmış olmama rağmen yaz okulu telafileri ile okulumu zamanında bitirebilecek duruma geldim yine..Bir de bu ev taşıma durumları var şimdi.

Şimdi Kütahya küçük yer olunca,kontratsız sözleşmesiz oturabiliyorsunuz kiracısı olduğunuz evde...Biz de geçen yıl bu vakitler bu evi tutmuştuk.O zamanlar oturduğumuz evin hemen bi arka sokağında olduğu için hiç nakliye ile uğraşmadık.Yavaş yavaş taşıyorduk eşyalarımız.Tabi taşınmaya başladğımızın 2. gününde rahmetli dedemim ani ölüm haberi gelince ben apar topar memlekete dönmek zorunda kaldığım için sevgili ev arkadaşlarım evin geri kalanını taşımışlardı...

Şimdi bu yıl da aynı vakitlerde ev taşımak durumundayız.Benim en nefret ettiğim işlerin en başında gelir ev taşımak.Arkadaşlarımın evlerini çok taşıdım.İstanbul'da yurtta kaldığım zamanlarda memleketinden 1 valiz ile gelip 5 valiz ile dönen arkadaşlara çok amelelik ettim..Hepsinin canı sağolsun hiç şikayet etmedim.Sevmediğim adamın eşyasını taşımam zaten...

Hacı taşınma sebebimize de gelirsek.Bu ev sahibinin oğlu Edirne taraflarında Astsubay idi...Bunun tayini taa Hakkari'ye çıkmış..Gerek ev sahibi gerekse de bütün aile feci şok olmuş...Astsubay abi,Hakkari'ye sadece kendisi gidecek ve eşini çoluğunu çocuğunu buraya babasının yanına getireceği için bizim evi acil boşaltmamız gerekti...Kütahya küçük yer olduğu için sözleşme yapmadan oturuyorduk ve bu yüzden sorun çıkarmadık..Ev sahibine ettiğimiz beddualar çoluğundan çocuğundan çıkıyordu mahalle halkına göre.Tabi sadece bizim değil pek çok kişinin hayır duasını alamamış ev sahibimiz.Büyük sıkıntı içindeyiz moruk...Kütahya küçük yer olduğundan Konut arzı konut talebini karşılayamıyor.Eeeee talep arzı aştığında ne olur ? Tabi ki de fiyatlar yükselir...Enflasyon Fiyatlar genel seviyesinin sürekli artışıdır.Yani talebin arzı aşması durumu,yani talep fazlalığı yaşandığı durumdur.Devlet enflasyon ile mücadele etmek için de talebi azaltıcı politikalar izler.Bunlara daraltıcı maliye ve para politikaları da denir...

Pardon kaptırmışım kendimi...

Kısacası ev ihtiyacı olanlar ihtiyaçlarını aylar öncesinden karşılamış.Ev sahiplerinden söz almış sadece taşınacakları günü bekliyorlardı..Biz çok geç kaldık hacı.Mahalle mahalle sokak sokak geziyoruz ev bulucaz diye..İbne emlakçılar da çok para istiyor.Ev sahibine bir kira peşin vericem,bi kira depozito vericem,bir kira da emlakçıya komisyon diye vericem...Yok artık hebesinim hörekesi.

Tüm bu kargaşa içerisinde dün gece hoş bir rüya gördüm sabrına yandıklarım..Teee 2003-2005 yılları arasında lise de okurken hastası olduğum,ilk defa vurulduğumu hissettiğim aynı mahalle de ve aynı lise de okuduğumuz bir kızcağız vardı...Onu gördüm rüyamda çok alakasız biçimde...

Hacı hani bu önceki yazılarımda bahsettiğim hayal kırıklıklarının başlangıç noktası belki de bu arkadaş idi...Kendisiyle hala görüşüyoruz.Hala çok güzel :))

Bununla aynı mahallede otururduk o zamanlar müdür.Ben bundan 1 yaş büyük idim..İlk ne zaman nerede gördüm de ilgimi çekti hatırlayamıyorum ama fena vurulmuştum...O zamanlar ben biraz ezik bir tip idim.Yani arkadaş ortamımda yine çok eğlenceli ama dışarıda çekingen bi lavuktum.Gidip bir kız ile konuşamazdım ki gavurun kızıyla da konuşamamıştım.Arkadaşın zorlamasıyla olmuştu ki ceremesini 2 yıl sonra çektim..Kendi işini kendin görücen moruk...
Neyse ben bu hasta olduğum canlı ile konuşma kararı aldım.Daha doğrusu almak zorunda kaldım çünkü arkadaşlarım yavşağın en önde bayrak sallayınıydı...Sen konuşmazsan biz gider her şeyi analtırız,seni rezil ederiz,bir daha yüzüne bakamazsın kızın v.s v.s vs

Tabi sorduğumda hepsi benim bir kız ile konuşabilmem için yapılmış tehditler idi...Beni çok sevdiklerinden böyle çaresiz kalmamı istememişlerdi...

Neyse moruk ben buna sınfından bir çocuk vasıtası ile haber yolladım.O zamanlar eziğiz filan ama okulda çevremiz var...Tanınan sevilen bir kişiliğiz.Sadece kendi işimizi görmekte sıkıntı çekiyoruz.Tabi bu tanınma mevzusu da şöyle oldu;Hani her lise de belalı bir müdür ya da müdür yardımcısı olur ya.Öğrenci dövme ve tartaklama işine o bakar...O modelden bizim lisede de vardı ve ben onun sesini çok güzel taklit ederdim..Okulun böyük abileri benim bu özelliğimi farkedince beni kendi arkadaşlarına yaptıkları kahpeliklerde kullandılar.Herkes tuvalette sigara içerken,usulca yanıma sokulup "ogün hadi yap numaranı kardeşim" dediklerinde herkesin aklını alıyordum.Onlar korku içinde ağızlarında kalan son dumanı üfleyerek tuvaletten dışarı çıkmaya başladıklarında benim yanımdakiler müthiş eğleniyordu..Tabi o içerden korkarak çıkanlar beni dövmeye filan kalkıyordu ama kolluyorlardı beni..Sonra onlarda benden aynısını yapmamı istediler filan,biraz tanınır olduk lisede.Tabi erkekler tanıyordu hep :)

Kız'a yolladığım haberin cevabı "Tamam gelsin kendisiyle konuşalım" olmuştu....O zamanlar bu cevap çok iyi bişey hacı zippo.Genelde o zamanlarda kızlar "uff salak gelmesin sakın yaaaa" gibi olurdu..Ben çok olumlu tepki almışıdım.Beyle bi göğsüm kabardı.Arkadaşlarım gazı verdikçe verdiler...Tabi bu özgüven kız'a "pardon,...." diye başladığım cümlede kızın dönüp gözlerime baktığı anda uçup gitmiş...Son Ders filmindeki Ulaş'ın Deren ile ilk konuşmaya çalıştığı an'a dönüşmüştü olay...Ben cümlemi tamamlamaya çalışırken kız şöyle bi yukarıdan aşağı süzdü beni...Ceket toz,tebeşir...Yaka bağır dağınık.Cekedin üstüne giymeye çalıştığım kot mont iyice ters bir tip göstermiş olsa gerek ki kız teşekkürünü etti yoluna devam etti :(

Tabş aynı mahallede oturduğumuz için çok sık karşılaşmaya başladık..Benim yaptığım bir terbiyesizlik yoktu ama dedim ya arkadaşlarım yavvvvvşaktı...Kız'ı kardeşime gösterip "Bak ozan bu senin yengen,git ona yenge abim sana selam söyledi de" diyorlardı..Kızı her gördüklerinde adımı bağırmalar filan...Kız öğlenden sonra gidiyordu okula.Biz de sabah gidiyorduk.Onun akşam üstü eve döndüğü saatlerde biz mahallede futbol oynuyor olurduk ve eve gitmek için futbol sahasının ortasından ya da kenarından geçmek zorundaydı...Arkadaşlarım yavvvşak olduğu için onu mahallede görmeyi hiç istemiyordum o da inadına bizim olduğumuz yerlerden geçiyordu...Daha ilişkimiz başlamadan bitmişti...Sonra ileride bir kaç defa konuştuk,sevgili olmayı denedik ama olmadı moruk...Kız çok zor birisiydi.Beni o zamanlar çok feci eziyordu...Laflarıyla hareketleriyle ama çok seviyordum arkadaş...Razıydım bunlara.Yeter ki o da azıcık sesin beni...O sıralara bana cep telefonu da alınmıştı.Öğrendim onunda telefonu varmış lakin numarasını istediğimde vermemişti...Bir yerden bulmam lazımdı numarasını ve nereden bulacağımı çok iyi biliyordum...
Dedim ya bizim mahallede oturuyor diye...2 tane küçük erkek kardeşi var.Birisi çok küçük değil 1 yaş filan var aralarında...O da bizimle top oynayan sessiz sakin gençlerden birisi ve bizi abisi olarak gören canım kardeşimizdi...Bir gün onun telefonunu geçirdik elimize.Ben çocuğu bir kaç soruyla oylarken yavvvşak dediğim arkadaşlarımdan birisi kısa süreli belleğine kaydediverdi numarayı....Ben bir kaç hafta mesaj atamadım korkudan. :)

Sonra bir gece gemileri yakıp mesaj attım.Yine eziyordu beni....Ağzıma sıçıyordu...Belli bir süre bu şekilde devam etti diyaloğumuz hatta bir süre sonra beni dayısı aradı...Sevdiğim kızın babası vefat ettiği için aile reisleri dayısı gibi birşeydi...Tabi ben bir saygısızlık edecek değilim gayet sakin ve ağır başlı bir şekilde adamla konuştum.Onu bir daha rahatsız etmemem gerektiğini söyledi,bir kaç nasihat verdi ve telefonu kapattı....Yılllar sonra tüm bunları gülünecek bir hatıra olarak konuşmaya başladığımızda öğrendim ki dayısı beni,benim ağzıma sıçmak için aramış lakin adam beni öyle sevmiş ki kıyamamış bana :))

Yavvvşak arkadaşlarım sayesinde benim birisini sevdiğim konusu annemin kulağına kadar gitmişti...Düşün moruk ilk defa oğlunun bir kızı sevdiğini öğreniyor ve anlıyorsun...Tabi aynı mahallede olduğumuz için bir gün bir misafirlikte benim annem ve sevdiceğimin annesi tanışmışlar.Her ikisi de mevzudan haberdarlar ama bu konu üzerine hiç konuşmamışlar sadece eve geldiklerinde bize anlattılar yarım saatlik olayı saatlerce :)) Dayısının beni sevmesi üzerine annelerimizin de tanışmış olması bizi istemesek de birbirimize yakınlaştırıyordu..Daha doğrusu ben onu kendime çok yakın hissediyordum da o çok feci hor görüyordu beni...Tüm bu olayların ardından biraz değişme oldu aramızdaki dialoglarda lakin benim öss yılım gelmişti..Düz lisede olduğumuz için sike sike dershane ve ardından üniversiteye gitmek zorundaydık..Bana sokağa çıkma yasakları konuldu,sıkı takibe alındım,telefonlarım dinlendi v.s :))

Bu anı hiç unutmuyorum....

Arkadaşımın birisi bakkal da çalışıyordu..Öss sınavının ertesi günüydü sanırım.Ben gidip gazete almıştım ondan,öss sorularına bakmak için..Oturduk muhabbet ettik filan derken,akşam üstü böyle etrafın sarardığı bir vakitte mahalleye dönüyordum.O da bir arkadaşıyla bize doğru geliyordu.Artık aramızda eskisi gibi bir fırtına olmadığı için "seninle az konuşabilir miyiz" dedi ve yanımdaki arkadaşımın gözlerine bakarak "özel" dedi...Ne ters kız bu ya....
Neyse moruk onun yanındaki arkadaşını da benim arkadaş zamanında götürmeye çalışmış ama birşey olmamış,oradan tanışıyorlardı ve onlarda sohbet edince biz de konuşmaya başladık...İlk önce halimi hatrımı sordu...Bu bahsettiğim anne tanışması,dayı sevişmesi olaylarından sonra aramızda telefon vasıtasıyla da olumlu diyaloglar yaşandığı için artık resmi bir konuşma ve herşeyi açıklığa kavuşturma arzusu ile dinliyordum onu.Tamam diyordum.Şimdi konuşmaya başlıcaz ve yolumuza elele devam edicez....Nerdeeeeee?

Hacı kız "biz buradan gidiyoruz ogün" dedi...Çocuğum ya amk başka mahalleye filan taşınıyorlar sanıyordum.."Hangi mahalleye gidiyorsunuz" dedim."Biz istanbula taşınıyoruz ogün,dayımın yanına."...İşte ilk golü burada yedim gözlerine yandığım...Ne sarıldık birbirimize ne de birbirimizin elini filan sıktık...Daha kavuşmadık nasıl ayrılık faslına girelim amk...Sesim düğümlendi,zaten onunla gözgöze kaldığımda çok konuşamayan bir insandım...Hoşçakal dedi gitti...


Bu şarkıyı o zamanlar Dream tv'de çok dinlerdim...Müslüm filan kesmedi amınakoyim başka dillere yöneldim...

Tabi ardından ben İstanbul'da üniersite kazandım orası daha da güzel oldu ama bize pek yaramadı...2 çocukluk arkadaşından öteye geçemedik.Çok denedik ama her seferinde başka bokluklar çıktı....Dün gece gördüğüm rüyada da bokluk çıkmamış halini gördüm pek bi güzeldi...Ah ulan liseli biz yine top oynasak toz toprak içinde sen geçsen sahanın kenarından.Sana hava atıcam diye topa öküz gibi abansam..Arkadaşlarıma yaptıkları ufacık bir hata da Yılmaz Vural triplerinde bağırsam...Çok özledim o yılları amk.Hadi iyi geceler.Ben eski fotoğraflara bakıcam biraz.


Bazı Rüyalar 3

Önceki 2 "Bazı Rüyalar" yazılarımı okudum az önce. Ne acaip rüyalar imiş onlar da.... Aslında insanın bir rüya günlüğü de olmalı b...